SAYI 25

NİSAN 2002

BİRİNCİ SAYFA

Gözden düştüler

İstanbul’da Beşiktaş- Maslak Hattı’na yapılan trilyonluk iş merkezleri, krizin etkisiyle büyük oranda boşaldı. Kent genelindeki ortalama 70 bin ofisten 30 bininin boş olduğu belirtiliyor. İş merkezlerinin müşteri bulamadığını söyleyen Beşiktaş-Maslak hattındaki gayrimenkul uzmanları, daha önce kiralanan işyerlerinin boşaldığına dikkat çekti.
Beşiktaş-Maslak hattı üzerinde Beşiktaş, Fulya, Balmumcu, Zincirlikuyu, Esentepe, Şişli, Etiler, Akatlar, Levent, Maslak yer alıyor. Araştırma sonuçlarına göre merkezi iş alanı içindeki A sınıfı plazalarda boşluk oranı 2000 yılında yüzde 8 iken, 2001 yılı sonunda bu boşluk oranı yüzde 15’e yükselmiş durumda. Bir yıl içinde boşluk oranının iki kat arttığı görülüyor. Merkezi iş alanı içindeki B sınıfı plazalarda boşluk oranının 2000 yılındaki yüzde 12 düzeyinden, 2001’de yüzde 33 düzeyine çıktığı görülüyor. Bu da plazaların üç kat daha boşaldığını gösteriyor.
REMAX: ‘Plazalardan
iş hanlarına…’
Gayrimenkul sektörünün dünyanın önde gelen firmaları arasında yer alan Remax’in Kent Gayrimenkul Danışmanı Ali Bahadır Şan, son iki yılda giderek ağırlaşan ekonomik krizin Türkiye ve İstanbul’da ofis ve ticari gayrimenkul piyasasını oldukça olumsuz etkilediğini belirtti. Ekonomik krizden sonra plazalardan iş hanlarına geri dönüşün yaşandığının altını çizen Şan, konuyla ilgili görüşlerini şöyle anlattı:
“Finansal zorlukların ve rekabet koşullarının olumsuz etkileri pek çok büyük kuruluşu ofis ve ticari gayrimenkul yatırımlarını erteleme veya iptal etme zorunda bıraktı. İki yıl öncesine kadar boş yer bulamayan en gözde ofis projeleri ve alanlarında bugün boşluklar var. Bunun yanısıra ofis kiraları oldukça aşağı çekildi. Fiyatların zamanla değişecek arz-talep dengesi ile birkaç yıl içinde yerine oturacağını düşünüyorum.”
Remax Bento Gayrimenkul Danışmanlığı’nın Maslak-Levent-Etiler bölgeleri sorumlusu Filiz Çakmur, plazaların boşalmasında krizin yanısıra işyeri arzı fazlalığına da dikkat çekti. Fiyatların oturduğunu belirten Çakmur, “Ortalama olarak Maslak bölgesindeki plazaların kriz öncesi metrekaresi 20 dolardan 8-12 dolara, Levent’te metrekaresi 14-15 dolardan 10 dolara kadar düştüğü gözleniyor. Etiler’de ise fiyatlar çok düşmedi. Çünkü o bölgemiz daha prestijli ve daha dolu.” dedi.
TURYAP: ‘Firmalar küçülmeye gidince plazalara talep azaldı’
2001 yılında ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle firmaların birçoğunun küçülmeye gittiğini söyleyen Turyap yetkilileri, çok revaçta olan plazaların bile fiyatlarının yüzde 20-40 arasında gerilediğini belirtti. Turyap yetkilileri, ‘gerçek fiyatların yakalandığını düşünüyoruz.’ diye konuştu. Buna göre kriz öncesi fiyatlarıyla kriz sonrası fiyatlar şöyle: Levent: YKB Plaza’da 2000 yılı kira fiyatları metrekare başına 18-20, satış fiyatları 2000-2250 dolarken, 2002 kira fiyatı 16-17, satış fiyatı 1850-1900 dolara; 1.Levent Plaza’da satış fiyatı 2300-2400 dolarken, 1800-2000 dolara; Büyükdere Plaza’da kira fiyatı 24-26 dolardan 19-20 dolara; Maya Meridyen’de kira fiyatı 17-19 dolardan 16-17 dolara, satış fiyatı ise 1800-2000’den 1700-1800 dolara; Polat İş Merkezi’nde kiralar 15-16 dolarken 11-12 dolara, satış fiyatları 1700-1900 dolarken 1200-1300 dolara; 4.Levent Harmancı Giz Plaza’da kira bedeli 14-15 dolardan 11-12 dolara, satış bedeli 1400-1600 dolardan 1200-1300 dolara düştü. Akatlar: Mayadrom Plaza’da kira bedeli metrekare başına 23-25 dolardan, 19-20 dolara; Beşiktaş: BJK Plaza’da kira fiyatı 16-18 dolardan 16-17 dolara, satış fiyatı 1500-1800 dolardan 1400-1600 dolara; Fulya: Aşçıoğlu Plaza’da kira fiyatı 15-16 dolarken 9-10 dolara, satış fiyatı 1500-1800 dolardan, 1000-1100 dolara; Dikilitaş: Barbaros Plaza’da kiralar 15-17 dolardan 13-14 dolara; Etiler: Akmerkez’de kiralar 22-24 dolardan 17-18 dolara, satış fiyatları 2700-3200’den 1800-1900 dolara kadar düştü.

Yanlıştan dönüldü

Daha birkaç ay önce yani, 2001 yılında İstanbul’a yatırım yapılacaklar listesinde yer almayan Beşiktaş bu listeye son anda dahil edildi. Başkan Namoğlu, konu hakkında, “Turizm Bakanlığı yanlıştan döndü” dedi. Geçtiğimiz aylar içinde yapılan TURSOB toplantısında eski Turizm Bakanı Erkan Mumcu İstanbul’a turist kazandıra yönünde çalışmalar olduğunu söylemişti. Ancak Yazı İşleri Müdürümüz İsmail Baştuğ’un sorusu üzerine yatırım yapılacak bölgeler içinde Beşiktaş olmadığını bildirmişti. Yatırım yapılacak bölgeler, Eminönü, Beyoğlu olarak açıklanmıştı. Geçtiğimiz aylarda ise, saraylar beldesi Beşiktaş’ın da bu yatırım yapılacak bölgelere ilave edildiği açıklandı. Konu hakkında TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy “İstanbul ve Beşiktaş bir cazibe merkezi oluyor, birçok faaliyet birarada gerçekleşecek” derken, Beşiktaş Belediye Başkanı Namoğlu sorularımıza şöyle yanıt verdi;
İlk açıklanan programda yatırım yapılacak ilçeler arasında Beşiktaş yoktu. Sonra nasıl eklendi?
Bu büyük bir yanlıştı. Bende ifade ettim. Yanlıştan kısa sürede dönüldü. Önemli olan meselenin anlaşılması.
Turizm Bakanlığının son açıklamasına ne diyorsunuz?
Beşiktaş’a yatırım yapılması hakkında görüşleriniz nedir?
Turizm Bakanlığı İstanbul’ da bazı bölgeleri turistlerin yoğunluğu açısından önemli bölgeler ilan etti. Beşiktaş da son anda bu bölgelerin içine alındı. Beşiktaş’ta bir çok saraylar ve müzeler var. Bu tarihi dokuların yanında halkın rahatlıkla geldiği ambiyansın olduğu Ortaköy’ümüz var. Bunların hepsini bir bütün olarak düşündüğümüzde Beşiktaş’ tan gelen yabancıların da yararlandığı gerçeği vardır. Ayrıca Beşiktaş yalnız tarihi dokusuyla değil, Türkiye’nin en kaliteli otellerinin olduğu bir belde. Bunlar sayesinde de yabancılar çok fazla ilgi gösteriyor. Bu dokuları içinde yabancılara daha iyi hizmet edecek fonksiyonları Turizm Bakanlığıyla beraber diyalog içerisinde gerçekleştirmeye çalışacağız. Bugüne kadar bir yatırım yapılmadı, ancak bundan sonra yapılacak.
Turizm bakanlığı ne tür yatırımlar yapacak?
Tabiki herşey bütçeye bağlı, eğer ki para olursa bir çok yatırım yapılır. Tarihi yapıları restorasyon ya da bilinmeyen tarihi yerleri açma gibi. Örneğin Beşiktaş’ta 68 tane tarihi çeşme var. Bu çeşmeler hem halkımızın hem de turistlerin ilgisini çekebilecek duruma getirilebilir. Yapılacak çok fazla yatırım var. Örneğin gelen bir yabancı tuvalet ihtiyacını karşılayacak bir tuvaleti çoğu zaman bulamamaktadır.

İKİNCİ SAYFA

Okuyucu Köşesi

Lamba yok
Yonca Sokak’ta oturuyoruz, aylardır sokak lambalarımız yanmıyor. 4 aydır karanlıkta yaşamak zorunda kaldık. Yetkililere başvurduk, yapmadığımız kalmadı. Yanıt bile vermiyorlar. Gece sokağa çıkamadığımız gibi araçlarımız da rahatlıkla soyulmaktadır. Akatlar gibi İstanbul’un göbeğinde böyle bir sorun yaşanması düşündürücüdür.
Sokak sakinleri

Kırık direk
4 Levent’teki Migros’un hemen yanıbaşında bulunan elektrik direği yer yer kırılmış ve tamamı eğik vaziyette bulunuyor. Hiçbir işlevi bulunmayan bu direk uzun süredir yana yatmış bir şekilde tehlike oluşturmaya devam etmektedir. Hiçbir yetkili buraları dolaşıp böylesine çirkin ve tehlikeli görüntüleri ortadan kaldırmayı düşünmez mi?
Adil S. Kabuk

Çirkin görüntü
Birkaç ay sonra havalar daha da ısınmaya başlayacak. Geçtiğimiz senede aynı uyarıyı gazeteniz aracılığıyla yapmıştım. Bebek sahilleri denize girmek isteyen, mangal yakan insanların oluşturduğu çirkin görüntülere sahne olacak. Tedbiri şimdiden alın.
Nedret Altıner-Ressam

Tüketici hattı

Arızalı Televizyon: Erkan Dırama’nın Teknosa Şti.’nden almış olduğu televizyon arızalı çıktı. İki kere servise aldıkları halde televizyon yapılamadı. Tüketicinin Tükoder’e başvurmasından sonra televizyonun parçaları tümüyle yenilendi.
Kapıdan Pazarlama!: İlter Sayın, Artı Tic. kapıdan pazarlama şirketi tarafından dolandırıldığını iddia etti. Senet yapıldığı halde kendisine ürün ve hizmet verilmedi. Tükoder’e müracaat sayesinde senetini alarak, bozuk malı iade etti.

İlçe kulisi

Devlet sırrı!..
Üçüncü sayfadaki, “1 Nisan harekatı” başlığındaki haberimizle ilgili ilginç bir anı… Başkan Namoğlu “1 Nisan’da önemli bir hamle yapıyoruz”dedi. Bizde bu haberi araştırıyoruz. Muhabir arkadaş uğraşıyor. Çünkü yarışma sonuçları belli olmuş, “İdealimdeki Beşiktaş” etkinliği için, duvarları resmedecek kişilerin isim ve okul adları bize gerekiyor. Röportaj yapalım. Nisan sayısına yetiştirelim. Beşiktaş’lı okusun. İdealimizdeki Beşiktaş’ı görsün diye…
Konuyla ilgili bir bayan görevli eksik olmasın yardımcı olmaya çalışıyor. Faks geçiyor. Ancak isimlerini bilmiyor, başkan yardımcılarından birini arıyor.
Cevap;
– “Biz 1 Nisan’da açıklayacağız. Önce olmaz.”
– “Ama bizim gazete 1 Nisan’da basılmış olacak. Zaten önceden açıklanmış olmuyor.”
– “Olsun Mayıs sayınızda açıklarsınız. Bizim için sakıncası yok”
Haberin üzerinden bir ay geçecek, Mayıs sonuna kadar bayide kalacağımız düşünülürse, iki ay…
Yine de mesele yok… Güler misin, ağlar mısın?…
Derdimizi bir türlü anlatamadık. Anlayacağınız duvarları boyayacak gençlerin adı sır gibi saklı… Adeta devlet sırrı!..
Mayıs’ta gençlerin fotoğraflarını yayınlarsak, gözlerine de bant çekeceğiz, haberiniz olsun!.. Ne olur ne olmaz, başımız derde girmesin.

ÜÇÜNCÜ SAYFA

1 Nisan Harekatı!

Geçtiğimiz aylar içerisinde başlayan ve yoğun müracaatların olduğu yarışmada son başvuruların alındığı ve değerlendirmelerin yapıldığını belirten Başkan Namoğlu, “Amacımız idealimizdeki Beşiktaş’ı yaşatmak” dedi. Beşiktaş Belediye Başkanı Namoğlu, 1 Nisan itibariyle Beşiktaş’a yakışır bir çehre kazandırmak için yoğun bir çaba içine girileceğini söylerken gençlerden ve üniversite öğrencilerinden oluşan bir grubun da duvarları resmedeceği, sokakları daha da güzelleştirmeye yönelik çalışmalar yapacağını açıkladı. Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, bu harekatın vatandaşların da katılımıyla Nisan ayında start alacağını söyledi. Öte yandan en güzel balkon, en güzel iskele, en güzel duvar, en güzel sokak adı altında başlatılan kampanyanın tüm hızıyla devam ettiği, sonuçların önümüzdeki günlerde açıklanacağı yetkililerce bildirildi.

Trafiğe neşter

Ortaköy’de oluşan trafik yoğunluğuna neşter vuruluyor. Beşiktaş Belediyesi’nce hazırlanan ve Ortaköy trafiğini rahatlatmayı amaçlayan Ortaköy-Portakal Yokuşu projesi hayata geçiriliyor. Yeni yolun temeli geçtiğimiz ay içinde atıldı.
4 ayda bitecek
Trafik sıkışıklığını büyük ölçüde azaltacak olan yolun, dört ay gibi kısa bir sürede tamamlanacağı belirtildi. Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, “Bu yol sayesinde Ortaköy’den Ulus istikametine gidecek araç sürücüleri Dereboyu’nu kullanmadan Portakal Yokuşu’na çıkabilecekler” dedi.

Barış ve dostluk

7. Nehar Tüblek Karikatür Yarışması’nın ödülleri Akatlar Kültür Merkezi’nde 6 Mart’ta düzenlenen törenle sahiplerine verildi.
Beşiktaş Belediyesi’nin Karikatürcüler Derneği ile birlikte her yıl geleneksel olarak düzenlediği Nehar Tüblek Karikatür Yarışması’nın bu yılki konusu “Barış ve Dostluk”tu.
Ünlü karikatürcü Nehar Tüblek’i anmak, adını yaşatmak ve yeni çizerleri desteklemek amacıyla düzenlenen karikatür yarışmasında birincilik ödülünü Hikmet Cerrah kazandı. Ödülünü Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu’ndan alan Hikmet Cerrah’a bir de mansiyon ödülü verildi.
Kültür adamlarına sahip çıkalım
Ödül töreninde konuşma yapan Yusuf Namoğlu “Barış ve dostluk, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunda, büyük Atatürk tarafından temeline konan harçtır. Bu felsefeden yola çıkarak ilçemizde yaşayan kültür adamlarına sahip çıkarak sonraki kuşaklara aktarma ve daha iyi tanımalarına fırsat vermekteyiz. 6 Mart 1995 tarihinde, çalışma masası başında vefat eden değerli karikatürist ve kültür adamı Nehar Tüblek’in aramızdan ayrılışının yedinci yılında sizlerle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyorum” dedi.
Ödül töreni dereceye girenlere ödüllerinin verilmesinin ardından düzenlenen kokteyl ile sona erdi.
Yarışmada dereceye girip ödül kazananlar
1. Hikmet Cerrah
2. Özcan Çalışkan
3. Kazanevsky Vladimir (Ukrayna)
Mansiyon
Muhittin Köroğlu
Hikmet Cerrah
Ali Bulca
Beşiktaş Belediyesi Özel Ödülü
Miroslav Hajnos (Polonya)
Nehar Tüblek Ailesi Özel Ödülü
Ahmet Ümit Akkoca
Karikatürcüler Derneği Özel Ödülü
Erol Özdemir
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Özel Ödülü
Arif Stris Santo
(Endonezya)
Dünya Yayın Grubu Özel Ödülü
Ali Herkül Çelikkol
BJK Özel Ödülü
Seyit Saatçi
Kabataş Lisesi Eğitim Vakfı Özel Ödülü
Sema Ündeğer
NEHAR TÜBLEK KİMDİR?
Nehar Tüblek, 1924 yılında Yugoslavya’nın Manastır kentinde dünyaya geldi. Daha sonra Türkiye’ye yerleşen Nehar Tüblek’in ilk karikatürü Amcabey dergisinde yayınlandı. Hafta, Yavrutürk, Yeni Mecmua, Karikatür, Şaka, Amcabey, Akbaba, Dolmuş, Çarşaf dergileriyle Son Posta, Dünya, Akşam, Yeni Gazete, Hürriyet ve Günaydın gazetelerinde devamlı olarak karikatür çizdi.
Nehar Tüblek, yurtiçi ve yurtdışında yapılan uluslararası yarışmalarda bir çok ödül kazandı. Beygirname ve Paşaname adlı iki karikatür albümü bulunan Tüblek, son olarak Dünya gazetesinde çalışmaktaydı. 6 Mart 1995 tarihinde, gazetedeki çalışma masasında vefat etti.

Mahallelerde neler oluyor?

Lambalar yanmıyor
Belediye iyi çalıştığı için çok sorunumuz olduğunu söyleyemem. Tek sorunumuz sokak lambalarımızın bir kısmı yanmıyor. Ancak bu sadece bizim mahallemizin sorunu değil, diğer mahallelerde de var. TEDAŞ’a durumu bildirdik. ‘Lamba kısıtlaması var.’ cevabını aldık. Görüşmelerimiz sürüyor. TEDAŞ’tan arızalı sokak lambalarımızın en kısa zamanda yenilenmesini istiyoruz.

Basket sahamız yok
Ihlamur Yıldız Caddesi’nde boş alanımız var. Belediye Başkanımız geçen yıl Dünya Çevre Günü’nde buraya gelmişti ve mahallemizin gençlerine buraya basket sahası yapacağına dair söz vermişti. Mahallemize bir basket sahası istiyoruz. Ayrıca Nardenk Sokak’ta iki, Salnameci Sokak’ta bir tane olmak üzere baz istasyonu sorunumuz var. Onların kaldırılması gerekiyor.

Otobüs istiyoruz
Dünden itibaren Ulus’tan Taksim’e giden otobüsümüz olan 59U’lar kaldırıldı. Merkezi Ortaköy yapıp otobüslerden biri Gümüşsuyu’ndan diğeri Şişli’den dolaşarak ring yapacaklarmış.
Mahalleliler bu duruma tepkili. Ancak İETT Beyoğlu Bölge Müdürü’yle konuştuk.
Durumun en kısa zamanda düzeltileceğini söyledi. Sabırla bekliyoruz.

BEŞİNCİ SAYFA

Akaretler’in çehresi değişti

Bir süre önce yenilenmeye başlayan Akaretler evlerinin birer ikişer tamamlanması ile birlikte adeta semtin çehresi değişti. Akaretler evleriyle birlikte dev bir de turizm kompleksinin inşasını bitmek üzere olduğunu söyleyen Merit İnternational Yönetim Kurulu Başkanı Reha Arar Beşiktaş’ın 2002 yılında İstanbul ve ülke turizminde büyük rol oynayacağını söyledi.
Arar konu hakkında şu çarpıcı açıklamaları yaptı; “Akaretler projesi tarihi Beşiktaş semti için yeni bir soluk, yeni bir turizm cenneti olacaktır. İçersinde yeralacak olan İstanbul’da tarihi özellikleri ve turistlik yapısı gerçek doğa dokusuna uygun otel residansları, lokal, klüp ve eğlence yeri ile bölgenin en büyük ihtiyacı olan otoparkı tamamlanmak üzeredir. Ayrıca dev bir alışveriş merkezi aynı kompleks içinde yer almaktadır.”
Turizm’in can damarı Akaretler
Arar, daha sonra şöyle konuştu; İstanbul’un tam kalbine kurulmakta olan modern turizm kompleksi çok yakında hizmete girecektir. Öte yandan tarihi yarımada Merit İnternational’inde yerini alacak olması bizi ayrıca gururlandırmaktadır. Yabancı işadamı şehrin tam ortasında trafikte vakit kaybetmeden, işine gidebilecek veya konaklayacak. Odasında günümüzün tüm teknolojik imkanlarından istifade ederek, butik tarzında döşenmiş mekanda en iyi hizmeti alacaktır”

Oteller bölgesi Beşiktaş
Arar, “ayrıca İstanbul’un en güzide otelleri Swiss otel, Çırağan ve inşası devam eden Four Seasons oteli bilindiği gibi Akaretler’e sadece birkaç km mesafededir” diyerek bu yönüyle de Beşiktaş ve Akaretler çok önemli özellikleri beraberinde taşımaktadır. Özetle Beşiktaş bölgesi yakın zamanda İstanbul’un en güzide ve en lüks otel yöresi olacak ve 2002 yılına damgasını vuracaktır”şeklinde konuştu.

‘Üçüncü köprüye hayır’

Üçüncü köprünün yapılmaması için yıllardır mücadele eden Arnavutköy Semt Girişimi, Kasım 1998’de dönemin Bayındırlık Bakanı Yaşar Topçu’nun yaptığı bir açıklamayla harekete geçti. Semt halkı Arnavutköy-Kandilli arasında bir köprü yapılacağını öğrenince toplanarak örgütlenme kararı aldı. Köprünün sadece Arnavutköy için değil İstanbul’un trafiği için tehlikeli olduğunu vurgulayan sivil inisiyatifin sözcülerinden İsmail Üstün ve Özden Danışman, ‘Tarihi ve güzel bir semtimizi koruyalım da köprü başka nereye yapılırsa yapılsın’ diye bir düşüncemiz olmadı.” diye konuştu. Semtin muhtarı Sedef İrteş ise “1500 yıllık tarihi geçmişe sahip olan Arnavutköy’ümüze kimsenin zarar vermesine izin vermeyeceğiz” dedi. Konuyla ilgili Arnavutköy Semt Girişimi sözcüleriyle konuştuk.
Başarıya ulaştığınızı düşünüyor musunuz?
Bizim gücümüz tamamıyla halktan geliyor. En büyük başarımız 3 yıldan beri Arnavutköylülerin tepkisi nedeniyle, hazır olan köprü projesi uygulamaya sokulamadı. Bizim tepkimizden çekiniyorlar. Ayrıca Arnavutköylüler üzerinde çok olumlu etkileri oldu. İlk önce ‘başımızdaki yöneticiler ne karar verirse olur, üçüncü köprü yapılacaksa yapılır, elimizden bir şey gelmez düşüncesi yaygındı.’ Daha sonra insanlar kararları etkileyebileceğinin farkına vardı. Birlik ruhu ve dayanışma duyguları gelişti. İstanbul’da birçok semte de örnek olduk. Arnavutköylüler başardı, biz de başarırız inancı oluştu.
İstanbul trafiğini
çözmek için köprüye alternatif olarak ne yapılabilir?
Bayındırlık Bakanlığı’nın köprü projesine karşılık Ulaştırma Bakanlığı’nın tüp geçiş projesini savunuyoruz. Arnavutköylüler toplu ulaşımdan yana. Bunu sağlayan her türlü projeyi destekliyoruz. Yeni yolların açılması kendi trafiğini yaratıyor ve bir süre sonra yeni yollara ihtiyaç duyuluyor. Arazi kullanımı artınca halkın nefes alanı daralıyor. Dünyanın gelişmiş ülkelerinde kent merkezlerinden araçları uzaklaştırmak için önlemler alınırken bizde otomobil kullanımı teşvik ediliyor; toplu ulaşım ihmal ediliyor. Taksim-Levent metro hattı insanların yaşamını olumlu yönde etkiledi. Güneyden geçecek olan Marmaray Projesi’yle toplu ulaşım daha da yaygınlaşacak ve üçüncü köprüye ihtiyaç kalmadığı anlaşılacak.
Ahmet Vefik Alp’in kamuoyuna ‘benim sunduğum’ dediği Oto-Ray Tüpgeçiş Sistemi hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Ahmet Vefik Alp’in verdiği bilgiler doğru değil. Proje budandı, sonradan araç geçişi kaldırıldı diye birşey yok. Tüp geçiş projesi başından beri araçlara kapalıdır. Sadece toplu ulaşım için yapılmıştır. Japonya bu nedenle Marmaray’a 10 yıl ödemesiz, 40 yıl vadeli, yüzde 0.75 faizli kredi verecek. Devlete yük getirmiyor. Araç geçişi olursa Japonlar kredi vermeyecekler. Ahmet Vefik Alp, ‘Oradan araç geçmediğine göre üçüncü köprü gerekecek’ diyor. Ama tam tersi. Görecekler ki 10-15 köprünün taşıyacağı insan sayısını taşıyacak.
Marmaray’la 400 bin araç trafikten çekilecek. Her metro durağına otoparklar yapılacak. 41 metro istasyonunun 37’sinde otoparklar olacak. Araçlarıyla boğaz köprüsünü kullanan insanlar araçlarını bırakarak metroyu kullanacaklar.
http://arnavutkoy.bilkom.com.tr

BKM oyuncuları yasta

Bir Demet Tiyatro dizisinin babacan karakteri Burhan Çıtır’ı canlandıran Erdoğan Dikmen hayata veda etti. Evinde ölü bulunan Dikmen’in cenazesi önce Beşiktaş Kültür Merkezi’ne, ardından da Beşiktaş Sinanpaşa Camii’ne getirildi. Yılmaz Erdoğan yaptığı konuşmada “BKM 6. yılını doldurdu. Dikmen üçüncü kaybımız. Tanrı’nın en çok bizi izlediği kesin” dedi. Erdoğan Dikmen’i son yolculuğuna BKM oyuncuları, kalabalık bir vatandaş topluluğu ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal uğurladı.

Bir yanda sokak kazılıyor bir yanda sebze-meyve satılıyor

Sonunda beklenen oldu. Geçtiğimiz ay içinde yüzlerce kişinin gözleri önünde yaşanan bir manzara görenleri hayretler içinde bıraktı ve “bu ne vurdum duymazlık” dedirtti. Sinanpaşa Köprüsü sokakta bulunan Kopuzlar Market, her zaman olduğu gibi yaya kaldırımına ve yola kadar tezgahını kurmuş, sebze, meyve ve çeşitli gıda maddeleri satıyor. Diğer yandan yolda kamyonlar, grayderler kazı yapıyor. Bu manzara günlerce sürdü ve vatandaşa “bu kadarına da pes” dedirtti.

Viyadük haberi amacına ulaştı

Olası İstanbul depreminde hasar görmesi beklenen köprü ve viyadüklerle ilgili haberler amacına ulaştı. Karayolları Genel Müdürlüğü güçlendirilecek olan 36 köprü ve geçiti belirleyerek takviye projeleri hazırladı. Proje kapsamında boğaz köprüleri, Avrupa yakasındaki boğaziçi yaklaşım viyadüğü, Ortaköy V408, V409 viyadükleri ve Levent viyadüğü de yer alıyor.

Çırağan ilk 20’de

Boğaz’da yüzlerce devlet adamını ağırlayan Çırağan Palace Hotel, ABD dışındaki dünyanın en iyi 20 oteli arasında gösterildi. Oteller için prestij kaynağı olan bu seçimi 2500 Amerikalı işadamı yaptı. Her odası 510 bin dolara yenilenen Paris Four Seasons George V oteli birinci oldu.

Esmeray’ı kaybettik

“Gel Teskere” şarkısıyla tanınan 52 yaşındaki ünlü şarkıcı Esmeray yakalandığı beyin rahatsızlığından yaşamını yitirdi. Esmeray’ın cenaze töreni Levent’te yapıldı. Törene sanatçıların yanısıra kalabalık bir halk topluluğu da katıldı.

Ortaköy iskelesine kavuştu

TDİ (Türkiye Denizcilik İşletmeleri) tarafından 7 ayda, 170 milyar lira harcanarak yenilenen tarihi Ortaköy İskelesi, geçen ay içinde Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu tarafından açıldı. Karakoyunlu, açılışta iskelenin hemen yanına konulan ‘Duygu Ağacı’ adı verilen kütüğün üzerine “Hayırlı olsun” yazdı. Başbakan Ecevit’in de telgraf gönderdiği törenin ardından Prof. Dr. Aykut Barka’nın adının verildiği vapur iskeleye yanaştı ve ilk seferini yaptı.

ALTINCI SAYFA

Teksas’a döndük

Beşiktaş ilçesinde geçtiğimiz ay içinde üst üste meydana gelen soygunlar, ülke insanını olduğu kadar ilçe sakinlerini de şaşkına çevirdi. Tedirginliklerini üzerinden atamayan vatandaşlar bu soygunların sebebini çözmeye çalışırken emniyet güçleri de geniş çaplı araştırmalara başladı. 4 Levent İş Bankası, Yıldız Mahallesi Akbank ve Gayrettepe Akbank’ın peşisıra soyulmasını sosyologlarda değerlendirmeye aldı. Güvenlik Bilimleri Fakültesi (Polis Akademisi) Dekanı sosyolof Prof. Dr. Tülin İçli, ekonomik suçlar ve kapkaç olaylarındaki artışın “sosyal patlama değil, sosyal problem” olduğunu belirtti. İçli’ye göre ekonomik suç işleyenlerin yakalanmaması ya da cezalandırılmaması, toplumda “o yaptı, yanına kar kaldı, ben niye yapmayayım?” tepkisine yol açıyor. Prof. Dr. Tülin İçli. “Türkiye’de eskiden mala yönelik suçlar mükerrer suç niteliği taşımıyordu. Ancak bu suçlar şimdi mükerrer olma niteliğini taşıyacak. Ekonomik yönden sıkıntıda olanlarla afla cezaevinden çıkanlar bu suçları işliyor. Basit suçtan girip banka soyguncusu oluyorlar” dedi.
Öte yandan soygunlar sırasında yaşanan olaylar vatandaşları br hayli tedirgin etti. Gayrettepe şubesini soyan Murat Bayram ve Hikmet Doğramacı adlı arkadaşı polis tarafından yakalandı. Üçüncü kişi Kamil Kanal da teslim oldu. 4 Levent İş Bankası şubesini soyan 4 kişi ise Erdal Demir adlı polisi rehin aldı. Olaydan sonra kaçan saldırganlar halen aranıyor. Polis olaylarla ilgili çok yönlü soruşturma başlattı.

Ölüme birlikte gittiler

Kuruçeşme’de geçtiğimiz ay içinde ortadan kaybolan 5 yaşındaki Ercan ve Muammer Polat adlı iki kuzende korkulan oldu. Miniklerin cesedi su kuyusunda bulundu. Sokakta oynayan Ercan ve Muammer Polat’ın kaybolmasından sonra, mahalle halkı arama çalışması yaptı. Buna, itfaiye de katıldı. Ekipler, yakında bulunan harabe halindeki bir binanın bahçesinde fark edilen kuyuyu da kontrol etti. Ancak herhangi bir cesede rastlanmadı.
Girişimlerini sürdüren Ercan Polat’ın babası Erdal ve annesi Hayriye ile Muammer Polat’ın babası Nihat ve annesi Ergül Polat, fotoğraflı kayıp ilanları verdi. Ancak bir sonuç alınamadı. Altı gün süren arama çalışmalarını anne Ergül Polat’ın kabus dola rüyası bitirdi. Rüyada çıkan kuyu, iki yeğene mezar olmuştu.

Kural tepkili

Yazarımız Orhan Kural’ın da katıldığı protestoda hayvanseverler BBG evinde ölen kedi Gizmo için geniş çaplı bir araştırma yapılmasını istediler. Prof. Dr. Orhan Kural, “Gizmo’nun da yaşam hakkı vardı” yazılı bir döviz taşıdı.

Polisin intiharı

Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde görevli 29 yaşındaki polis memuru Çağlar Heyal, geçtiğimiz ay beylik tabancasını başına doğrultup ateş ederek intihar etti. Edinilen bilgiye göre Heyal’ın cep telefonuyla bir kişiyle tartıştığı ve adeta çılgına dönerek sakinleşmediği belirtildi. Daha sonra Heyal, beylik tabancasını başına doğrultarak ateşledi ve intihar etti.

Tutuklandılar

Beşiktaş’ta bir polisin tecavüzüne uğrayan Rus uyruklu Natalia Öztürk, savcılığa verdiği ifadede olayı tüm ayrıntılarıyla anlatırken, arkadaşının tecavüzüne seyirci kalan ve müdahale etmeyen polis memuru Engin Konak hakkında, gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı.
Öztürk, “ekip otosuna binmemi istediler. Yıldız, bana tecavüz ederken ön taraftaki polis otodan uzaklaştı. Daha sonra geldi.” dedi. Evli bir çocuk babası Nihat Yıldız ise anlatılanları reddetti. Yıldız’ın 17 yıl, Konak hakkında ise 8.5 yıl hapsi isteniyor.

YEDİNCİ SAYFA

Memleketimden insan manzaraları

Destanın başladığı Haydarpaşa Garı merdivenlerinde 18 Mart akşamı kısa bir bölümü ile prömiyeri yapılan Nazım Hikmet’in ünlü yapıtı “Memleketimden İnsan Manzaraları” Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde başlıyor.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nden itibaren sahnelen-mekte olan ve “Bir Rutkay Aziz Düşü” olarak tanımlanan “Memleketimden İnsan Manzaraları”nın dekor tasarımı Barış Dinçel, Kostüm tasarımı Zuhal Soy, müzikleri ise Cahit Berkay imzasını taşımakta. Nazım Hikmet’in ünlü destanının birinci kitabından Zuhal Ergen’in dramaturgisinde Rutkay Aziz tarafından kurgulanan ve yönetilen “Memleketimden İnsan Manzaraları”nda otuz kişilik bir oyuncu kadrosu yer almakta.
Nisan ayının yedisine kadar Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde perde açacak oyun, 10 Nisan günü İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Ümraniye Sahnesi’ne taşınacak.

On yeni oyun

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Nisan ayına on yeni oyunla giriyor.
Bu oyunlardan, Ahmet Vefik Paşa tarafından uyarlanan va Ali Taygun tarafından yönetilen Moliere’in ünlü yapıtı “Meraki”, 24 Nisan akşamı Fatih Reşat Nuri Sahnesi’nde perde açacak. Çevresinin oyuncağı haline gelen bir hastalık hasatasının acıklı gülünçlüğünü konu alan “Meraki”nin dekor tasarımı Atıl Yalkut, kostüm tasarımı Nilgün Gürkan, ışık tasarımı Özcan Çelik’e ait.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nın nisan ayında sergileyeceği bir diğer oyun ise, yaman mı yaman bir komutanın en güvendiği adamının kurduğu tuzağa düşmekten kurtulamamasını anlatan William Shakespeare’in ünlü yapıtı “Othello”. “Othello”yu A. Vahit Turan – A. Turan Oflazoğlu ikilisinin çevirisinden Şükrü Türen sahneye koyuyor. Nurullah Tuncer’in dekor, Zuhal Soy’un kostüm tasarımlarına imza attığı oyunun dramaturgu Tarık Günersel.
Azerbaycanlı yazar Anar’ın yazdığı, adeta çocukken babasından bile büyük bir adama verilen Meryem’in, nefret ve aşk duyguları ile özgürlük hasretinin öyküsü olan “Altıncı Kat” ise, Rzayev Tural Anaroğlu ve Hilmi Zafer Şahin’in çevirisi ile sahnelenecek. Can Doğan’ın yönettiği oyunun dekorlarını Ayhan Doğan, kostümlerini Duygu Türkekul, müziklerini Deniz Noyan, koreografisini Yasemin Gezgin, ışık tasarımını Murat İşçi, efektini Ersin Aşar yapmış.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nda nisan ayı içinde sahnelenecek oyunlardan biri de, Nazım Hikmet yılı nedeniyle 1934-1935 sezonunda Darülbedai’de oynanan ünlü şairin “Unutulan Adam” adlı oyunu. Dünyaca ünlü, fotoğrafları yerli-yabancı gazete ve dergilerin kapak sayfalarından inmeyen bir operatör doktorun ününün bedelini ödemesinin öykülendiği oyunu Mazlum Kiper sahneye koyuyor.
Eugene IOnesco’nun “ders” adlı oyunu da, İstanbul Şehir Tiyatroları Genel sanat Yönetmeni Şükrü Türen’in 2001 sezonunda başlattığı “Türk tiyatrosunun geleceğe yönelik yaratıcı atılımlarına zemin oluşturmak” amacıyla oluşturulan “Açık Tiyatro Projesi” kapsamında perde açacak. Hasan Anamur’un dilimize kazandırdığı “Ders”i A. Burcu Özbakır sahneye koyuyor. Oyun, bireyin içsel çatışmalarını ders anlatımı esnasında öğretmen-öğrenci ilişkisi yoluyla anlatmakta. Aynı proje kapsamında Euripides’in “Medea”sı Robunson Jeffers’in uyarlaması Talat Halman’ın çevirisi, Ersin Umulu’nun yönetiminde oynanacak.
İstanbul Şehir Tiyatroları ile Alman Kültür Merkezi tarafından “Çağdaş Alman Yazarları” başlığı altında düzenlenen okuma tiyatrosu ve enstalasyon bazlı performans dizisinde, geçen yıl ölen yazar Thomas Barsch’ın “Kadınlar Savaş Komedi”si yer alacak. Konsept tasarımı Mehmet Atak ve Sibel Arslan Yeşilay tarafından gerçekleştirilen performansta “erkek işi” olarak tanımlanan savaş teması, tarihsel ve edebi metaforlarla bezeli bir biçemde ele alınıyor.
“Sihirli Dünya”, “Keçi ile Ağlayan Kaya”, “Şimdi Oyun Zamanı” adlı çocuk oyunları, nisan ayında ilk kez perde açarken, Bakırköy Belediye Tiyatrosu’nun Oktay Arayıcı’nın yazın, Orhan Kemal Aydın tarafından sahneye konulan “Rumuz Goncagül”, Nazım Hikmet’in Kenan Işık tarafından yönetilen “İvan İvanoviç var mıydı, Yok muydu”, John Kerr’in Müşfik Kenter tarafından sahneye taşınan eseri “Mary Mary” ve çocuk oyunu olan “Dağ Denize Kavuştu” adlı oyunları da, İstanbul Şehir Tiyatroları’nın Ümraniye Sahnesi’nde sahnelenecek.
İstanbul Şehir Tiyatroları’nın 2001-2002 sezonu oyunlarından “Aşk-ı Memnu”nun, “Memleketimden İnsan Manzaraları 1″in, “Derya Gülü”nün, “Hasır Şapka”nın, “Herkes Aynı Bahçede”nin, “Çın Sabahta”nın, “Kadın ile Memur”un, “Seneye Bugün”ün, “Kapıyı Aç”ın, “Suç ve Ceza”nın, “Kuş Operasyonu”nun, “Uçurtmanın Kuyruğu”nun, “Lüküs Hayat”ın İstanbul Şehir Tiyatroları’nın değişik sahnelerinde gösterimleri, nisan ayı içinde de sürecek.

Ünlüler Akatlar’da sahne alıyor

Yalçın Menteş
“Zurname”
Ekran ve tiyatrodan tanıdığımız ünlü komedyen, dizideki ekibinin bir bölümünü başarılı bir şekilde sahneye taşımış. Günümüz medya, sanat ve politika dünyasından pek çok ünlünün tiplemesinin yapıldığı oyun kahkaha dolu iki saat geçirmenizi sağlıyor.
Uygurlar
“Kodum mu oturturum”
Adlarını duymaya alışkın olduğumuz bu üçlü, babaları ve iki oğlu, bilindik mizah anlayışlarıyla Akatlar Kültür Merkezi sahnelerinde…
Gündoğarken
“Herşey şahane”
Tarihten sahneleri güzel müzikleriyle, günümüz dünyasına eleştirilerini samimi oyunlarıyla dile getiren amca ve yeğenleri keyifli iki saat geçirmenizi sağlıyor. Sanatseverler, Akatlar Kültür Merkezi’nde yine birbirinden güzel oyunlar seyredecek.

Sinemalar

Monster’s ball
Yönetmenliğini Marc Forster’in yaptığı filmin başrollerini Billy Bob Thornton, Heath Ledger, Halle Berry paylaşıyor. Halle Berry’nin En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödülünü aldığı film, idam mahkumlarının infaz hazırlıklarıyla görevli üç nesil ıslah memurunu tanıtıyor.

In the bedroom
İlk kez yönetmenlik yapan Todd Field’in filmi olan İn The Bedroom’da, Sissy Spacek, Tom Wilkinson, Marisa Tomei, Nick Stahl ve William Mapother oynuyorlar. Maine sahilinde geçen bir yaz ve bir ailenin iç dengelerinin değiştiği bir dönemin anlatıldığı filmin 5 Dalda Oscar Adaylığı var.

SEKİZİNCİ SAYFA

Doğru beslen,hasta olma!..

İnsanların doğru yiyecekleri tüketerek hastalıklarla daha kolay savaşabilecekleri bildirildi. Florence Nightingale Hastanesi’nin yayın organında hastalıklarla mücadelede doğru beslenmenin önemine dikkat çekildi ve hangi besinlerin, hangi hastalıklara iyi geldiği anlatıldı
Uykusuzluk: Yatmadan önce kaymağı alınmış ılık süt için.
Stres: Karbonhidrat içeren yiyecekler strese iyi gelir.
Baş ağrısı: Baş ağrıları yiyeceklerle daha da artar. Bunun nedeni tuz ve katkı maddeleridir. Taze meyveleri tercih edin.
Fobiler: Havuç ve elma gibi yiyecekler korkuya çok iyi gelir. Bu gibi sebze ve meyveler gerilimin düşmesini sağlarlar.
Depresyon: Az yağlı proteinlerden tavuk ve balığı tercih edin.
Gaz: Zencefilli ve naneli yiyecekler size iyi gelecektir. Bu yiyecekler mide ve yemek borusunu yumuşatıp gazınızın çıkmasına yardımcı olur.
Ağız kokusu: En iyi çözüm maydonoz yemektir.
Ağız yaraları: Daha fazla baklagil ve tahıl, özellikle B vitamini içeren yiyecekler alın. Deniz ürünleri de iyi gelecektir. Ağız yaraları varken sulu sebze ve meyveler yemeyin.
Diş sararmaları: Bol bol çilek yiyin. Çilekte doğal beyazlatıcı maddeler bulunmaktadır.
Sistit: Bol bol yaban mersini yemelisiniz. Bu meyvede bulunan vitaminler sidik torbasındaki iltihabın durmasını sağlar. Bol bol su içmeyi de ihmal etmeyin.
Kramp: Bol miktarda süt ürünleri ve magnezyumu zengin yiyecekler tüketin. Bu tür yiyeceklerde bulunan kaslarınızı rahatlatıcı besinler kramplarımızı önleyecektir.
Eklem ağrıları: Bu ağrılarınızı balık yiyerek azaltabilirsiniz. Somon ve Tuna balığını tercih edin.
Baş dönmesi: Yağsız et, ciğer, koyu sebzeler her zaman tükettiğiniz besinler arasında olmalıdır.
Ülser yanmaları: Nane çayı ve meyankökü iyi gelir.
Migren: Yeşil sebze, kurutulmuş meyve gibi yiyecekler başınızdaki kasların rahatlamasını sağlayacaktır. Migren ağrısının başlamasına neden olan peynir, kahve, kırmızı şarap gibi yiyeceklerden uzak durun.
Regl ağrısı: Manganezi yüksek yiyecekler periodik ağrıları geçirir. Bu yiyecekler arasında soya fasulyesi, böbrek ve lifli yeşil sebzeler yer alır.

Öksürüğü ciddiye alın

Tiryaki öksürüğü ciddiye almıyor. İngiltere’de yapılan araştırmaya göre sigara tiryakilerinin yüzde 75’i, inatçı öksürükleri ciddiye almayarak hata yapıyor. Çünkü bu öksürükler, öldürücü akciğer hastalığı COPD’un en büyük belirtisi. Bitmeyen öksürükle ortaya çıkan bu hastalık her yıl sadece İngiltere’de 30 bin kişiyi öldürüyor. COPD’un en kötü tarafı yavaş ve sinsi ilerlediği için son aşamaya kadar fark edilmemesi.

Kemik ağrıları

New England Journal Of Medicine adlı etkin İngiliz tıp dergisine göre, yeni keşfedilen ‘risedronat’ adlı molekül, kadınlarda menopoz sonrası kalça kırığı riskini yüzde 60 azaltıyor. Çeşitli ülkelerde 183 klinik merkezde 9 bin kadın üzerinde yürütülen Kalça Girişim Programı’nda denenen risedronatın, sindirim sistemine yan etkisi bulunmuyor. Aventis Pharma tarafından geliştirilen yeni molekülün, kemik erimesini önleyici etkisi de vardır. Klinik çalışmalarda risedronatın 12 aylık osteoporoz tedavisi sonucunda omurga kırığı riskini ise yüzde 62 azalttığı belirlenmiş.

Ağrı kesiciler

Aspirin ve diğer bazı ağrı kesicilerin düzenli kullanımının, yaşlılarda prostat kanserine karşı koruyucu etki yaptığı belirlendi. Her gün bir ağrı kesici alan 60 yaş üzeri erkeklerde prostat kanseri riski yarı yarıya azalıyor. Mayo kliniğinde yapılan araştırmaya göre, NSAİDS’ler olarak bilinen ağrı kesiciler adeta mucize yaratıyor. Araştırmacılar hasta ne kadar yaşlı olursa ilaçların koruyucu etkisinin o kadar fazla olduğunu belirttiler.

Sakıp Sabancı Beşiktaş’ta…

Ünlü işadamı Sakıp Sabancı’nın adını taşıyan Lise, Beşiktaş’ın en önemli eğitim kurumlarından biri… Eğitime ilkokul olarak başlayan lise, ünlü işadamı Sakıp Sabancı’nın katkılarıyla 1993 yılında Sakıp Sabancı Lisesi adını almış. Sabancı’nın desteğini sürdürdüğü okul, 1998-1999 yılında anadolu lisesine dönüşerek öğrencilerini yetiştirmeye devam ediyor.
Okul öğrencileri, yabancı dil ağırlıklı ve üniversiteye yönelik hazırlanıyor. ‘2000 ÖSS Eşit Ağırlıklı ve Sözel Birincisi Buket Avcı bizim öğrencimiz. Geçen yıl üniversiteye giren öğrenci ortalamamızsa yüzde 70.’ sözleriyle başarılarını dile getiren okul müdürü Ali Çizmaz, öğrencileri üniversiteye hazırlarken onların sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunmalarını da ihmal etmediklerini belirtiyor. Çizmaz, ‘Çok geniş katılımlı tiyatro topluluğumuz, halk oyunları ekibimiz ve futbol, basketbol, voleybol takımlarımız var. Çalışmaları çok başarılı. Halk oyunları ekibimiz, iki sene önce 7 sene üstüste İstanbul birincisi oldular. 18 Yaş grubundaki bir öğrencimiz Liselerarası Tenis Yarışması’nda Türkiye Birincisi oldu.’ diyor. Okulun öğrencileri her yıl ‘Yorum’ adını verdikleri bir dergi de çıkarıyorlar.
Çizmaz, eğitim anlayışını şu sözleriyle eleştiriyor:
‘Benim kişisel eğitim anlayışım gereği ilk önce ezberci eğitime karşı çıkarım. Biz eğitimle öğretimi de biraz karıştırıyoruz. Öğretim bilgi verme, eğitim davranış kazandırmadır. Biz eğitimi unuttuk, öğretim yapmaya çalışıyoruz. Sıkıntılarımız da biraz oradan kaynaklanıyor. Davranış kazandırmayı öğrencilere ve yeni nesle öğretebilirsek öğretim zaman içinde zaten olur. Matematiği, fiziği, kimyayı öğretebilirsin ama eğer ağacı yaşken eğmediysen kuruduktan sonra da eğemezsin.’
Asıl meselenin öğrencide öğrenme heyecanı uyandırmak olduğunun altını çizen lise müdürü, ‘Eğer öğrencide öğrenme isteği uyandıramıyorsan, öğrenci okula zorla geliyorsa, dersleri dinlemiyorsa, zilin çalmasını dört gözle bekliyorsa o zaman öğretimin ne anlamı var? Ama öğrenci istekliyse, araştırıyor, soruyor, öğreniyor ve geliştiriyorsa işte okul o zaman amacına ulaşmış olur. Şu anda öğrencilerin büyük çoğunluğu okulunu sevmeden geliyor. Bu heyecan nasıl sağlanır? Bunun için öğrencilerin anlayışında, okulun fiziki yapısında, eğitim programlarının içeriğinde, velinin anlayışında, öğretmenin düşüncesinde, MEB’nin eğitime bakışında değişiklik yapmamız gerekiyor’ diyor.
Sakıp Sabancı Lisesi’nin 15 yıllık müdürü olan Çizmaz, aynı zamanda lise son sınıf öğrencilerine İnkılap dersi veriyor. İdareci olarak yorulduğu zaman sınıfa gidip dinlendiğini söyleyen müdür, ‘Öğretmenlik mesleğime devam ettiğim için çok mutluyum. Böylece öğrencilerle ilişkilerim daha iyi oluyor. Benim kapım öğrencilere hep açıktır. Öğrencilerden okula dair fikirler alır, yapılabilecekleri yapmaya çalışırım. Yapılamıyorsa neden yapılamadığını açıklarım.’diye konuşuyor.
Lise müdürü, okulun sorunlarına da değinmeden geçemiyor:
‘Az da olsa öğretmen sıkıntımız var. Okulun 5- 6 milyarlık zorunlu giderini karşılamak da ciddi bir sıkıntı. Ayrıca dört tarafımız cadde. Bize yol lazım. Bunun dışında spor salonumuzun olmayışı çalışmalarımızı olumsuz etkiliyor. Bahçenin altına bir spor salonu yapmayı düşünüyoruz. Sakıp Sabancı bütçeye alacağına, belediye de izin vereceğine dair söz verdi.’
Sakıp Sabancı Lisesi’nin her yıl, özel olarak verilen ödül ve bursları var. Liseyi her yıl birincilikle bitiren öğrenci 25, ikinci bitiren 15, üçüncü bitiren de 10 Cumhuriyet altını ödül alıyor. Ayrıca üniversite sınavında en yüksek puanı alan üç öğrenciye kazandığı fakülteyi bitirene kadar yüksek öğrenim bursu veriliyor. Aynı zamanda her yıl üç öğretmen, en yüksek puanı olan 40, sonraki 25, en sonuncusu 15 Cumhuriyet altıyla ödüllendiriliyor.

DOKUZUNCU SAYFA

Ağrını söyle, şifa bulalım

Artık ağrılarında bir merkezi var. Üçüncü Levent’te kısa bir süre önce hizmete giren Ağrı Merkezi sayesinde derdimize derman bulacağız. Belirli bir dalda uzman olan hastanelerin yaygınlaştığı son yıllarda İstanbul Ağrı Merkezi de ağrı konusundaki geniş bilgi birikimini hastalarına sunuyor.Merkezde Algoloji, Fizik Tedavi ve Klinik Psikoloji olmak üzere üç departman bulunuyor. Ağrı merkezinin hedefi, tanısı konulmuş ağrılı hastalarda algolojik girişimler, fizik tedavi yöntemleri, ilaçlar ve psikolojik gevşeme teknikleriyle ağrı kısır döngüsünü kırmak ve kişinin günlük yaşam aktivitesini artırmak. Boyun, bel, bacak, baş, sırt, omuz-kol, yüz, diz ağrıları, romatizmal ağrılar, damar tıkanıklığına bağlı ağrılar, kanser ağrıları ve nedeni bilinmeyen ağrıların tedavisinde dünyada ulaşılan en son gelişmiş yöntemleri uygulayan İstanbul Ağrı Merkezi, ABD’de bulunan Dünya Ağrı Enstitüsü’nün de kurucu üyesi. Ağrı Merkezi’nin başhekimi Prof. Dr. Serdar Erdine merkez halinde hizmet vermelerinin nedenini şöyle anlattı:
Ağrı deyip geçmeyin!..
“Tıbbın genel ahlaki kuralları içinde hastanın bilimsel değerlerden ödün vermeden incelenmesi ve bir sonuca varılması ancak her dalın kendi sınırları içerisinde kalma dürüstlüğü ile mümkündür. Hastanın yalnızca hekimin denetiminde tedavisi yeterli değildir. Hastanın; yakındığı ağrı konusunda eğitilmesi, ağrısı ile kendisinin başa çıkma yöntemlerinin öğretilmesi, kullandığı ilaçlar konusunda bilgilendirilmesi ile gerçek anlamda başarı sağlanabilir. İşte bu yüzden ağrı merkezi gereklidir.”

Dev kampanya Gima’dan 90 günde 90 Renault

Gima, “90 günde, 90 Renault Megane Dynamique” kampanyasına başlıyor. Ünlü şovmen Mehmet Ali Erbil’in otomobille sahneye geldiği tanıtım toplantısına, Gima’yı çok seven babası tarafından adı Gima konan Trabzonlu dört yaşındaki Gima Çolak da katıldı. Gima Genel Müdürü Dengiz Pınar’ın verdiği bilgiye göre kampanya 18 Mart-16 Haziran arasında yapılacak ve her 25 milyon liralık alışverişte bir çekiliş hakkı kazanılacak.
Satışlar yüzde 118 arttı
Gima Genel Müdürü Dengiz Pınar, satışlarını yüzde 30 artırmayı hedeflediklerini belirtti. Gima’nn günde 1 trilyon lira ciro yapacak kapasiteyi ulaştığını kaydeden Pınar, Gima’nın 2001’de 276 milyon dolarla satışlarını TL bazında yüzde 118 artırdığını belirtti. Bu yıl satışlarını dolar bazında yüzde 20 artırmayı planladıklarını ifade eden Pınar, “Her zaman enflasyonun yüzde 15-20 puan altında kalacağız” dedi.
www.gima.com.tr

24 saat açık

Gecce cafe, şarküteri zengin ürün çeşidiyle dikkat çekerken, ev yemekleriyle müşterilerine sıcak bir ortam sunuyor. Her türlü şarküteri ürününün yanı sıra onlarca çeşit meze, ev yapımı tatlılar, soğuk sandviç çeşitleri, yerli ve yabancı içkiler ile ithal diyet ürünlerini bulabileceğiniz Gecce şarküterinin ev mantısı ve çiğ börek gibi spesiyalleri var. Gecce cafe, şarküteride her gün ev yemeklerinden oluşan menüler sunuluyor. Zevkinize göre ızgara ağırlıklı menüler de istediğiniz zaman hazır ediliyor. Ayrıca hafta sonları işkembe çorbası yapılıyor. 24 saat açık olan Gecce cafe yakın mesafelere servis yapabiliyor.
Gecce cafe, şarküteri Etiler’de Keops Bar’ın karşısında hizmet veriyor.
Gecce’den fiyatlar: 1 porsiyon ev yemeği menüsü 3 milyon, 1 porsiyon mantı 3 milyon, 1 porsiyon çiğ börek 3 milyon, Soğuk sandviç (Salam, taze kaşar, amerikan salata, turşu) 3 milyon TL.

Reina Ortaköy’de

Hem bar hem de restaurant olarak hizmet veren Reina, Ortaköy’ün gözdesi…
Yılbaşında hizmet vermeye başlayan Reina, boğaziçi kenarında keyifli saatler yaşamak isteyenler için ideal bir mekan.

KİKKA Bebek’te

Özellikle Anadolu yakasında oturanların yakından tanıdığı Cafe Kikka, şık ve sıcak atmosferi, özgün mutfağı ve zengin menüsü ile şimdi de Bebek’te sevenleriyle buluşuyor. Restore edilen tarihi bir binada hizmet veren Kikka’da günün keyfini ünlü DJ’lerin müziği eşliğinde birşeyler yiyerek çıkarabilirsiniz.

Hanımların mahalle turu

Beşiktaş İlçesi’nin mahallelerini dolaşarak semt sakinlerinin sorunlarına kulak veren ANAP’lı kadınlar, bu defa Arnavutköylü kadınlarla birlikteydi. Toplantıya semt sakinlerinin yanısıra Belediye Başkan Vekili Celal Akgün, ANAP Beşiktaş İlçe Başkanı Muvaffak Batur ve Arnavutköy Muhtarı Sedef İrteş de katıldı. ANAP Kadın Kolları Başkanı Selma Başaran, ‘Hangi partiden olursanız olun gelin. Bizim amacımız elbirliğiyle Beşiktaş’a en iyi hizmeti vermektir.’ dedi. Toplantıya Konaklar Mahallesi’ne gidilerek devam edildi. Buradaki toplantıya Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu katılarak Beşiktaş’a verdiği hizmetler hakkında mahalle sakinlerini aydınlattı. Sorulara içtenlikle cevap veren Namoğlu, “Beşiktaş’a belediye başkanı adayı olduğumda aklımı, yüreğimi ve cesaretimi koyarak işler yapacağım demiştim. Hep bunu aklıma getirerek çalışıyorum. Beşiktaş halkına dönük, yerel yönetimden beklentilere cevap vermeye gayret ediyorum. Sizinle sözleşme yapmamız bunun kanıtıdır. Sözleşmede size söz verdiklerimi yerine getiriyorum” dedi.

Armani’nin mankeni
Sarar’ın genç yüzü

Bu yılki fotoğraf çekimleri Milano’da, fotoğrafçı Bob Grieger tarafından gerçekleştirilen Sarar, genç bir manken olan John Pasavat ile çalıştı. Pasavat ile çekimleri gerçekleştiren fotoğrafçı Grieger, yeni mankenin gerek yüz ve gerekse vücut hatlarının mükemmelliği nedeniyle çekimlerin çok başarılı geçtiğini söyledi. Armani ile yıllarca çalışmış olan yirmi üç yaşındaki mankenin, gençliği ve yakışıklılığı ile kısa sürede bayanların ilgisini çekmesi bekleniyor. Yeni bir yüzle gençleri yakalamayı hedefleyen Sarar, 2002 yazına da çarpıcı bir kişilikle girmiş olduğunu düşünüyor. Yıllarca Sarar ile çalışmış olan unutulmaz manken Joe Kloenne ile çalışmanın bırakılmayacağı ve yepyeni bir çizgide yine kendisiyle çalışılacağı belirtildi.
2002 ve Sarar’ın yeni çizgisi
Modada değişimin öncülüğüne inanan Sarar’da üç senedir çok değişiklikler yaşandığı ama asıl değişimin 2002 ilkbahar/yazında yaşanacağı belirtildi. Logo, manken ve kreasyonlarında değişiklik yapılan Sarar modası modern ve genç bir çizgi yakalamaya çalıştı. İlkbahar/yaz sezonunun gömlek ve ceketlerinde insan vücuduyla bütünlük içindeki kuplar vücuda oturuyor. Takımlar ve tek ceketlerde yünlüler, ketenler, kotonlar ve streç kumaşlar kullanılmış. Takım elbiselerde üç düğmelilerin yanı sıra iki düğmeliler moda tahtında. Spor giyimde ise yıkanmış görünümlü uzun ceketler var. Pantolonlarda pilesiz, yandan cepli modeller hakim, spor giyimde ise keten ve pamuk karışımı spor pantolonlar mont ve safari tarzı ceketlerle kullanılıyor. Yaz gömlekleri İtalyan yaka modellerden oluşuyor. Çizgili modeller bu yaz da bütün kıyafetlerde kullanılıyor. Renkler genel olarak naturel tonlarda. Ceket ve takımlarda koyudan açığa doğru giden griler, bej tonları, ekrular, serin maviler ve pastel tonlar var. Klasik tarz içinde klasik siyah ve antrasit yine gözde.

Sabancı’da yapılanma
Gıda ile perakendeyi ayırdılar

Sabancı Holding, Gıda ve Perakende Grup Başkanlığı’nı, Perakendecilik Grup Başkanlığı ve Gıda Grup Başkanlığı olarak iki ayrı grup başkanlığı şeklinde yeniden yapılandırdı. Perakendecilik Grup Başkanlığı’na Demir Sabancı, Gıda Grup Başkanlığı’na da Haluk Dinçer atandı. Kendi isteğiyle gıda ve perakendecilik grup başkanlığından ayrılan Atıl Saryal da yönetim kurulu üyesi oldu.

ONUNCU SAYFA

İstanbul ilk 100’de

Yaşam niteliği ile ilgili dünya çapındaki 215 kenti kapsayan araştırmanın sonuçları, geçtiğimiz ay içinde açıklandı. İlk 10 sıranın sekizini Avrupa kentleri alırken, Zürih birinci olurken, ikinciliği Viyana ile Vancouver kentleri paylaştı. Sydney ve Cenevre’de üçüncü oldu. Frankfurt, Auckland, Kopenhang, Helsinki, Münih ve Bern ilk 10 içinde yer alırken San Fransisco 18, Paris 31, Londra, New York ve Madrid’de 41. sırada kendilerine yer buldu. Geçen yıl yapılan endekse göre bir sıra yükselerek 90. olan İstanbul, Kanada’nın Calgary kentinin birinci olduğu çevre endeksinde ise 86. sırada yer aldı. Araştırmanın son sırasında Kongo’nun Brazzaville kenti vardı…

Festival alışverişi patlattı!..

İstanbul alışveriş cenneti olma yolunda. İstanbul Shopping Fest 2002 projesi geçtiğimiz ay içinde gerçekleştirildi. Proje kapsamında İstanbul, Dubai’ye rakip gösterilmeye başladı. Festivalin startı, İstanbul Büşükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna, İstanbul Ticaret Odası Başkanı Mehmet Yıldırım, TURSAB Başkanı Başaran Ulusoy, TUROB Başkanı Sinan Babila tarafından ortaklaşa verildi. Festival kapsamında yer alan alışveriş merkezlerine broşürler asıldı. Turistler için ücretsiz servis hizmetleri verildi. Oteller ve Türk Hava Yolları %10 ile %60 arasında indirimler uyguladı. Festivalin önümüzdeki yıllarda bir ay süreyle devam edeceği açıklandı.

Eiffel’i solladık

İSTANBUL İstanbul konut projesi dünyanın en büyük gayrimenkul fuarı MUPIM’de birinci seçildi. Tamamı Yapı Kredi-Koray Gayrimenkul yatırım ortaklığı tarafından gerçekleştirilen ve birinci fazı tamamlanan proje altı kategoride 100 projeyi geride bıraktı ve fuardaki 15 bin katılımcının oylarının çoğunluğunu topladı. Fransa’nın Cannes kentinde geçen ay gerçekleştirilen fuarda, dünyanın en prestijli projeleri yarıştı. İstanbul İstanbul projesi, aralarında Paris’in simgesi Eiffel’in adını taşıyan projeyi de geride bırakarak büyük bir başarı elde etti.

İTO’nun araştırması ses getirdi

İTO’nun araştırmasına göre İstanbul’daki gecekonduların %52’si kirada… Uyanık müteahhitler devletin arazisinde kat karşılığı kondu yapıp kiraya veriyor. Yapılan araştırmada gecekondu sakinlerinin %42’si evin bulunduğu arsayı başkalarından aldığını, %18’i ise arsayı bina ile birlikte satın aldığını bildirdi. %87.2’sinin iskan izni olmadığı, %13.3’ünün ise ruhsat maliyetlerinin yüksekliğinden başvuruda dahi bulunmadığı ortaya çıktı. Birçoğunun ise imar affını beklediği belirlendi.

‘Arsa üretmeliyiz’

Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım, havaların ısınması ve inşaat faaliyetleri için mevsimin daha da müsait olmasıyla birlikte çalışmaların hız kazandığını söyledi.
Yıldırım, önümüzdeki birkaç ay içinde çalışmaları devam eden bölgedeki inşaatların eksikliklerinin bitirilmesi için faaliyetlerin artarak sürdürüldüğünü kaydetti. Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım önümüzdeki yıllarda ise, konut projeleri ve üretimi konusunda İstanbulluları ev sahibi yapmak adına bir dizi faaliyet içinde yer alacaklarını da Gazete BEŞİKTAŞ aracılığı ile tüm İstanbullulara duyurdu.
Arsa üretimi şart…
Ev sahibi olmak isteyenlere bu bölgelerdeki konutların aranılır özellikte olduğunun müjdesini veren Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım ” Konut sorununun tamamen çözümlenmesi ve İstanbulluların tümünün ev sahibi olabilmesi için acil tedbirler alınması gerektiğinin altını bir kez daha çizdi. Arsa üretmek ve gecekondulaşmayı önlemek gerektiğini kaydeden Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım “bizim yaptığımız konutlar bu hedef doğultusunda hizmet vermektedir. Bu güne kadar onbinlerce kişiyi ev sahibi yaptık. Yaşanılır mekanlar üretttik. Yeşil alanlı, hizmet binaları ve güvenilir konutların bir düzen içinde yapılması zamanı geldide geçiyor. Özellikle olası bir deprem seraryosu içinde bir çok ilçede, birçok konutun durumu şimdiden tartışılır olmuştur. Bu nedenle öncelikle sağlam zeminler ve sağlam konutlar üretmek gerekir” şeklinde konuştu.
KİPTAŞ’ın, yüklendiği misyonun bilincinde, İstanbul halkına hizmet etmeye çalıştığını da kaydeden Yıldırım, “bizler İstanbul’a 50.000 konut sloganıyla yola çıktık. İstanbul bizim için bir sevdadır. Onu güzelleştirmek, yaşanılır bir kent haline getirmek için özveriyle, zamana bağlı kalmadan çalışıyoruz. 1995’ten bu yana KİPTAŞ, İstanbul halkına 15.300’ü Avrupa, 4.248’i de Anadolu Yakası’nda olmak üzere toplam 20.000 konut hediye etmiştir. Halen Aydos ve Başak Şehir inşaatlarımız da yoğun çalışma devam etmektedir. Ev sahibi olmak isteyenlere uzun vade ve ödeme kolaylıkları da sağlıyoruz.” dedi.

Hizaya geliyorlar!..

Her zaman ve her fırsatta şikayet edilen baca kapakları ve mazgallar yavaş yavaş hizaya geliyor.
İstanbul’daki tüm baca kapakları ve mazgalların tespitinin yapıldığını ve elden geçirildiğini söyleyen İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı, “Beşiktaş ilçesinde de birçok baca kapağı ve mazgal hizaya getirilmiştir. Bu konuda artık hiç şikayet almıyoruz” dedi.
İsfalt GenelMüdürü Hasan Arpacı Gazete BEŞİKTAŞ’A yaptığı özel açıklamalarda çok önemli bir konunun da altını çizdi.
Teknoloji transferi
Arpacı; “İstanbul’da baca kapaklarıyla ilgili, son gelişmeler, teknolojinin transferi ve teknolojinin getirilmesi gibi katkılarımız oldu. Bu aşamadan sonra piyasadan çekilmeyi düşünmekteyiz. Biz genelde bilgi üreten, bilgi satan, topluma bilgi aktaran bir şirket stratejisi çiziyoruz. Son iki senedir de bunu takip ediyoruz” şeklinde konuştu.
Faaliyetlerinin tamamını sürekli bilimsel çalışmalara dayandırdıklarını söyleyen Arpacı, “2002 yılı içerisinde Almanya’dan Buderus firmasını buraya getirdik. Tüm belediyelerdeki bu konuyla iştigal eden arkadaşları İSFALT’a topladık ve eğitim verdik. Baca kapağı nedir, nasıl yapılır, nasıl üretilir, uygulaması nasıl yapılır? Toplumda bu işin toplum psikolojisine aksediş yönü nedir? Ufuk turu yaptık.”dedi.
Avrupai çalışma
2001 yılı içerisinde Avrupa’da kullanılan bütün baca kapaklarının örneklerini Türkiye’ye getirdiklerini de söyleyen Arpacı daha sonra şunları söyledi; “İtalya’da, Almanya’da ve Fransa’da sorunlar nasıl çözülmüş? tüm ince detaylara kadar inceledik. Türkiye’ye yönelik geniş kapsamlı bir eğitim verdik. Arkasından tüm bu bilgilerin derlenmesi, toparlanması, tecrübelerin kağıda aktarılmasının arkasından bilgilerimizi pekiştirmek istedik. İSKİ’nin ve Büyükşehir Belediyemizin bu konuyla ilgili tüm ileri gelen elemanlarını davet ettik. Hepsiyle ayrı ayrı toplantılar yaptık. Sonuçta hem Türkiye’miz için hem İstanbul’umuz için bir baca kapağı şartnamesi hazırladık, onlara takdim ettik. Bu şu demektir; yıllar boyu sadece kara düzen baca kapağı üretip sokaklara koyan sistemin ortadan kaldırılmasını istiyoruz. Dolayısıyla artık kaliteye yönelik sorunların %70’ini çözülmüş kabul ediyoruz. Geri kalan %30’u da gelecek yıllarda kademe kademe yok edilecektir.”

‘Doğalgaz olmayan yer bırakmayacağız’

İGDAŞ Genel Müdürü Süreyya Polat “amacımız İstanbul’da doğalgazsız yer bırakmamak” dedi.
“Hedefimiz 8000 ile 10000 kilometre arasında bir kanal açıp boru döşemek ve gaz gitmeyen yerlere gaz götürmek” diyen İGDAŞ Genel Müdürü Süreyya Polat “Şu anda İstanbul’un yüzde 45’i duruyor. İstanbul’un gaz gitmeyen bölgeleri var. İlk etapta bunun yüzde 15’ini karşılayacağız” şeklinde konuştu.
Beşiktaş şanslı…
Beşiktaş’ın doğalgaz konusunda şanslı olduğunu belirten İGDAŞ Genel Müdürü Süreyya Polat “İstanbul’da girilmedik yerler var. Şehrin tümünü kucaklamak için çalışmalarımız aralıksız sürüyor.” dedi.
‘2005 yılında tamamı biter’
İGDAŞ Genel Müdrürü Süreyya Polat bu hizmetin tamamının 2005 yılında biteceğini söyledi.
“Öncelikle 1000 kilometresini bir sezonda yapmayı planlıyoruz. Ancak kaynaklarımız ve maddi imkanlarımız azaldı. Ciddi bir kaynak ihtiyacımız var. Bu yatırımları sürdürmek istiyoruz. Ve bu nedenle uygun bir dış kaynaklı kredi arıyoruz.” şeklinde konuşan İGDAŞ Genel Müdürü Süreyya Polat sözlerine şöyle devam etti:
“En önemlisi genç, dinamik bu kadroyu daha verimli, daha iyi hale nasıl getirebiliriz? Biz bilincini daha fazla nasıl yerleştirebiliriz? Ekip ruhunu daha fazla nasıl oluşturabiliriz? Türkiye’nin gıpta edilen bir şirketi haline nasıl gelebiliriz? Hedeflerimiz başında bu geliyor. Bunları başardığımız zaman, her türlü sıkıntı ve engeli aşarız.”

ONBİRİNCİ SAYFA

İstanbul’a 10 bin çadır kuruldu

Kızılay Genel Başkanı Ertan Gönen, Kızılay’ın her zaman her türlü afete hazır olduğunu belirterek olası bir depreme karşı 10 bin çadırın İstanbul’a nakliyesine başlandığını bildirdi.

Polisten ders

İstanbul polisi, tezat örneklerle aileleri uyardı. Polis, “küçükken çocuğa istediği herşeyi ver. Kötü sözler söylediği zaman gül, böylece akıllı olduğuna inanacaktır. Ona ahlaki hiçbir eğitim verme. Herşeyi sen yap ki sorumluluk almasın. Önünde sık sık kavga edin, boşanmalara alışsın. İstediği kadar harçlık ver, hiçbir zaman kendi parasını kazanmasın. Onu felaket ile dolu bir hayat için hazırla” şeklinde 10 maddelik ilginç bir liste hazırladı.

İstanbul genç kadınlar şehri

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal doku projesi çerçevesinde yaptırdığı “bayanlar araştırmasında” İstanbul’un genç kadınlar şehri olduğu ortaya çıktı. 3581 bayanla yüz yüze anket tekniğiyle yapılan araştırma sonucunda İstanbullu kadınların %53’ünün 34 yaş ve altında olduğu ortaya çıktı. İstanbullu kadınların %5’inin okuma yazma bilmediği, %31’inin bekar, %62’sinin evli, %52’sinin ev kadını olduğu kaydedildi. Yapılan açıklamada sosyal güvenlik kurumuna mensup kadın oranının %60’ı bulduğu, ehliyeti olanların ise %25 olduğu açıklandı. Araştırmaya katılan kadınların %16’sının İstanbullu olduğu, %74’ünün İstanbul’u sevdiği, %55’inin ise can ve mal güvenliğinden endişe ettiği ortaya çıktı.

İstanbul Emniyeti’ne kalite belgesi

Türk Standartları Enstitüsü baş denetçileri, İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün ISO 9001:2000-Kalite Yönetim Sistem Belgesi almak için yaptığı başvuruyu değerlendirmek üzere incelemeye aldı. İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir kalite yönetim belgesi almak için 1999 yılında başvurduklarını belirterek, “zaman zaman zorlandık, ama zoru başardık” dedi.

Vergi bilinci

Vergi verme bilincini yaymak için 1990’dan beri her yıl Mart ayının son haftasında kutlanan Vergi Haftası geçen ay yapıldı.
Geçen yıl 19.3 katrilyonluk vergi ödemesi ile Türkiye’de toplanabilen verginin yüzde 42’sini tek başına ödeyen İstanbul vergi haftası etkinliklerinde de liderlik yaptı. ATM’lerden ve cep telefonlarından vergi mesajı yayınlandı.
İstanbul Defterdarı Kadir Boy, il genelinde 10 bin 890 personel ile 2 milyon 700 bin vergi mükellefine hizmet verdiklerini belirterek şöyle konuştu: “2001’de 19.3 katrilyon lira vergi tahsilatı yaptık. 2002’nin ilk iki ayındaki tahsilatımız ise 2.8 katrilyon lira. 8 vergi dairesi başkanlığımız, 50 vergi dairesi müdürlüğümüz Vergi Daireleri Tam Otomasyon Projesi kapsamında otomasyona geçti”

‘Markamıza güveniyoruz’

Hamidiye A.Ş Genel Müdürü Arif Dağlar, müşteri ilişkileri, pazarlama faaliyetlerinin önemi üzerinde durarak, çağımızda bu ikilinin şirketler açısından vazgeçilmez bir özellik olduğunun altını çizdi.
Hamidiye’de de üretimin yanısıra, müşteri ilişkileri ve pazarlama faaliyetlerinin oldukça yoğun bir şekilde sürdüğünü söyleyen Dağlar, “Başarı bu iki konu içinde gizli” diyerek Hamidiye sularının güvenilirliliği ve geniş kitleler tarafından beğenilmesini müşteri ilişkilerine bağlıyor.
Müşteri ilişkileri hat safhada…
Konu hakkında Dağlar, Gazete BEŞİKTAŞ’a yaptığı açıklamada; “Şirketlerin misyonu dışa dönük olmalı. İçe dönük misyon olmaz. Sizin dışardan ne yaptığınızın, ne yapmak istediğinizin, nereye varmak istediğinizin bilinmesi önemlidir. Özellikle bizim gibi kuruluşları müşteri çok iyi bilmeli ve tanımalıdır. İşte o zaman marka olursunuz. Bu bakımdan müşteri ilişkileri çok önemli” dedi.
Pazarlama faaliyetleri ve müşteri ilişkilerinin özellikle kriz dönemlerinde öneminin daha çok ortaya çıktığını söyleyen Dağlar, “Biz krizden önce bakıyorduk ki, bir üretim ve bir müşteri potansiyelimiz var. Bu müşteri potansiyeli mevcut üretim potansiyelimizi karşılar durumda. Fakat kriz oldu, insanların tüketim alışkanlıkları veya sosyo-ekonomik durumu ön plana çıktı. Tercihler yeniden belirlenmeye ve gözden geçirilmeye başlandı. Ayrıca bu dönemde piyasaya yeni yeni rakipler de girdi. Pastayı 10 kişiyle paylaşırken ortak 20 oldu. Bizde kendimizi yeniden bir yapılanma ve değerlendirmeye aldık. Pazarlama birimimizi yeniden gözden geçirdik ve müthiş bir şekilde destekledik. Kısa sürede netice aldık. Markamız, teknolojimiz, üretimimiz, suyumuz, ambalajımız mükemmel… Bu nedenle biz bu sonucu bekliyorduk ve bu sonucu almamız çok kolay oldu.” dedi.

İstanbul büfelerine yeni yüz…

İSTON Genel Müdürü Mehmet Dündar, İstanbul büfelerine yeni bir çehre ve yeni bir ruh katacaklarını belirterek, tasarım yarışmasında dereceye giren büfelerin yapımına start verildiğini kaydetti.
Dündar “Şu anda ilk etapta altı tip büfe yapmaya başladık. Bunlardan iki tipi halk ekmek büfeleri, iki tipi akbil büfeleri, diğerleri ise, gazete, dergi ve sandviç büfeleridir. Bazı semtlerde binanın zeminindeki büfeler bulunuyor. Bunlar çok hijyenik olmayan ortamlarda hizmet veriyor. Biz bunları aşalım, şehre bir modernlik kazandıralım istiyoruz” dedi.
İSTON’un bu ürünlerin patentini aldığını söyleyen Dündar “yeni büfelerle şehre güzellik katacağız. Reklamlara da bir temizlik ve düzen gelecek” şeklinde konuştu.
İSTON’un düzenlediği İstanbul’un tarihi, kültürel, coğrafi kimliğine uygun büfe tasarımlarını konu alan proje ve uygulama yarışması geçtiğimiz yıl içinde sonuçlanmıştı.
Ödüller Gürtuna tarafından verilmişti
Tamamen özgün yaratılardan oluşan Halk Ekmek, Akbil, Sandviç Büfesi ve Gazete Büfesi tasarım yarışmasında dereceye girenlere Feshane’de düzenlenen bir törenle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna tarafından ödülleri verilmişti. İki aşamalı olarak gerçekleştirilen yarışmaya toplam 78 kişi katılmış, yarışmada ikinci aşamaya kalan 10 yarışmacı arasından iki eser onur ödülü kazanırken, üç eser teşvik ödülü almıştı. Onur ödülünü Endüstri Tasarımcısı Ş. Arif Özden ve Mimar Tülin-Cem İlhan kazanırken, teşvik ödüllerini Nimet Aydın, Güven Şener, İsmail Kerem Erginoğlu, Hasan Sinan Çalışlar, Emin Balkış ve Ramiz Mete Sönmez isimli katılımcılar almaya hak kazanmıştı.

ONİKİNCİ SAYFA

‘Dolarları Boğaz’a gömecekler’

İstanbul’un iki yakasını bağlayacak olan Marmaray Tüp Geçiş Projesi’nin Boğaz trafiğini rahatlatmayacağı ve 2.5 milyar doların sokağa atılacağı ileri sürüldü. Projeyi kamuoyuna sunan Mimar-kentbilimci ve Başbakan Başmüşaviri Acd. Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, projesinin budandığını, tüp geçitten tekerlekli araç geçişlerinin kaldırılmasının çok yanlış olduğunu vurguladı. Alp, Oto-Ray Tüpgeçiş projesinin Ulaştırma Bakanlığı’nca değiştirilmesini Gazete Beşiktaş aracılığıyla eleştirdi.
Marmaray Tüpgeçiş Sistemi’nde eleştirdiğiniz noktalar nelerdir?
Halk bunun basit bir demiryolu geçişi olduğunu bilmiyor. Projenin sadece boğazaltı tüp kısmı bir milyon dolar maliyet getiriyor ve bununla dört asma köprü yapılabilir. Tamamı yaklaşık 3 milyar dolar borçlanarak gerçekleştirilecek İstanbul ‘Marmaray Tüpgeçiş’ Projesi sakat doğuyor. Kamuoyuna benim sunduğum ve desteklediğim proje budandı, faydası tartışılır riskli bir proje haline getirildi. Lastik tekerlekli araç geçişine kapatılan Tüpgeçiş’in İstanbul ulaşımına kayda değer bir faydası olabilmesinden şüpheliyim. Böylece üçüncü köprüye davetiye çıkarılacaktır. Ayrıca dış borç yükü altında kıvranan ülkemiz tekrar dışarıya borçlandırılıyor ve bu projenin yalnızca tren geçişi ile geri ödeme yapması çok güç olacak. Türk mühendis ve inşaatçısının gerçekleştirebileceği bu projenin yabancılara verilmesini de yanlış buluyorum.
Türkiye’nin kaderi yanlış ve eksik projeler olmamalıdır. Milyarlarca dolarımızı öğüten “Bolu Tüneli”, “İstanbul-Ankara Hızlı Tren”, “Atıl Havalimanları” hala bize ders olmadı mı? Türkiye yanlış projelerin faturalarını ödüyor.
Sizin projenizle Marmaray Projesi’nin farkları nelerdir?
Benim projemle ülkemiz borç altına girmeyecek, garanti vermek zorunda olmayacak, riski firma alacak. Dev Fransız yapım şirketi Bouygues Otoray Tüpgeçiş projesini çoktan hazırlamış durumda. Yap-işlet-devret modeli ile yapmayı teklif ediyorlar. Bouygues, 15 yıl kadar işletip bize geri bırakacak. Ancak Ulaştırma Bakanlığı’nın Japon teklifi üzerinde durduğu biliniyor.
Japon destekli projede Gebze-Söğütlüçeşme ve Sirkeci-Halkalı banliyo hattının yüzeysel metro sistemine dönüştürülmesi öngörülüyor. Boğaz altında demiryolu geçişini kapsayan tüpler aracılığıyla Anadolu-Trakya raylı sistemle birbirine bağlanacak.
Tarafımdan sunulan Otoray Kombine Tüpgeçiş Projesi ise tüpler lastik tekerlekli araçlar ile raylı sistemlerin beraberce geçişine imkan verecek biçimde hazırlandı ve Anadolu tarafında metro hattı O-1 (E5) Karayolu güzergahında düşünülüyor. Harem de metro ile birlikte denize ulaşan O-1 karayolu batarak Avrupa yakasına surdışından sahil yoluna bağlanacak.
OtoRay Tüp Geçiş Projesi’nde Marmaray Projesi’nde bulunan tüm unsurlar bulunuyor; araç geçişi ek olarak geliyor. İki proje birbirine karşı olarak görülmemeli, onu zenginleştiren bir yaklaşım olarak ele alınmalıdır.
Tokyo Üniversitesi profesörü Ömer Aydan ‘Boğaz’a yapılacak tüp geçit, orta şiddetteki depremde paramparça olur.’ dedi. Siz ne düşünüyorsunuz?
Japon grubu tarafından önerilen yüzeyden batırma sistemine ilişkin uzmanların deprem açısından çekinceleri mevcuttur. Prof. Dr. Ömer Aydan dışında Boğaziçi Üniversitesi’nde Prof. Dr. Semih Tezcan da yüzeyden batırma sistemiyle boğaz altına yapılacak tünelin sakıncalarını belirtmiştir. Proje değişmezse, zemin sıvılaşmasına karşı zayıf olduğu bilinen ve bu derinlikte yapımı çok zor olan yüzdürme batırma tüp tünel sistemi kullanılacak. Bu tünel şekli yapılırsa Prof. Dr. Ömer Aydan’ın da söylediği gibi bir depremde zemin sıvılaşması sonucu oluşan basınç nedeniyle bağlantı yerleri kopabilir. Ancak delme-kalkan tüp tünel sistemi en uygun çözüm yoludur. Deniz tabanına çıkmadan daire kesitli ve deniz tabanından tünel çapının en az 2 katı derinlikte kalkan tipi ile açılacak tünel boğaz geçişini her yönden güvenilir hale getirecektir. Üsküdar-Sarayburnu arasında yapılacak batırma tüp tüneli yerine Söğütlüçeşme-Levent arasında delme tünel yapmak çok daha güvenli ve ucuz olacaktır. Bu yöntem yüzeyden batırma sistemine göre yüzde otuz daha ucuza malolacak.
Boğaz köprüleri İstanbul’daki olası bir depreme karşı dayanıklı mı? Deprem sırasında ne gibi tehlikeler bekleniyor?
Köprülerin sağlamlığı üzerine bir araştırma yapmadım. Ancak her iki köprü viyadüklerinin güçlendirilmesi gerektiği uzmanlarca ifade ediliyor. İstanbul Boğaziçi Köprü Geçişleri deprem riski altında iken tüp geçiş projesinden araçların geçişlerinin kaldırılması arama kurtarma ve acil yardım etkinlikleri açısından çok büyük sorunlar doğuracaktır. Deprem dışında diğer doğal afetler, terörist atak ve savaş halinde kolayca ve süratle devre dışı kalabilecek olan boğaziçi köprülerinin yaratacağı panik, şaşkınlık, arama kurtarma ve acil yardım operasyonlarındaki büyük boşluğu düşünmek dahi korkutucudur. Durum böyleyken boğaziçi köprülerini yedekleyebilecek tüp geçiş araç iptalini anlamak mümkün değildir.
Projenin bu şekliyle uygulanmaması için neler yapılabilir?
Ben projenin bu haliyle eksik ve yanlış olduğunu gereğinden fazla söyledim. Yanlış projelerle kaybettiğimiz milyarlarca dolar gündemde iken ve İstanbul deprem riski altında ezilirken Tüp Geçiş Projesi’nin geniş tartışmaya açılmadan ve uzmanların uyarıları dikkate alınmadan ısrarla yürütülmesini anlamıyorum. ‘Marmaray Tüpgeçiş’ hakkında kamuoyu bilgilendirilmeli; gerekirse anket yapılmalı ve geniş katılımlı tartışmaya açılmalı. Proje hem oto, hem de raylı geçişe izin verecek şekilde yeniden ele alınmalıdır.

Tüp geçiş Beşiktaş trafiğine bir katkı sağlayacak mı?
Tüp geçişte tekerlekli araç olursa Beşiktaş’taki trafik yoğunluğu azalacak. Örneğin siz Florya’dan, Yeşilköy’den sahil yolundan geliyorsunuz. Karşıya geçeceksiniz. Oradan tüple geçiş olsa hemen Harem’e geçebilirsiniz. Olmadığı için Dolmabahçe’den Beşiktaş’a gelip Beşiktaş’tan karşıya geçiyorsunuz. İşte araç geçişlerine açık tüp geçiş olursa büyük ölçüde Beşiktaş’ın trafiği rahatlayacak.
İnsanlarımız Beşiktaş, Etiler, Ulus, Levent, Maslak bölgesinde işe gitmek için metroya binip önce Yenikapı’ya oradan işe metroyla gideceklerini sanmıyorum. Yine insanlarımız araçlarına binip köprüden geçecekler. Tüp geçişte araç olursa şehrin Trakya tarafına gelip de karşıya geçmek isteyenler hiç bu bölgelere girmeden geçebilecekler. Ulaştırma Bakanı Oktay Vural, İstanbul’un iki yakasını tüp geçitle birbirine bağlayacak projenin ağustos ayında ihale edileceğini söyledi. 76 kilometrelik Marmaray’da, mevcut banliyö hatları 3’e çıkarılacak. Bunun 1.8 kilometresi Boğaz tüp geçidi olacak. 4’ü yeraltından olmak üzere 41 istasyon bulunacak projenin toplam maliyeti 2.5 milyar doları bulacak. Gebze – Halkalı arasını 26 dakika 21 saniyeye indirecek sistemde ilk yolculuk 2007 yılında yapılacak.

NİSAN 2002/SPOR

BİRİNCİ SAYFA

BİLGİLİ BAŞKAN

Bilgili 4.080 – Arat 3.285

Akatlar Spor Kompleksi’nde yapılan Beşiktaş Kulübü Olağan Kongresi’nde zafer Serdar Bilgili’nin oldu.
Yaklaşık 7500 üye 20 sandıkta oy kullandı. Oy verme işlemi saat 17.00’de bitti. Oy sayımı ise saat 00.30’a kadar sürdü.
Kongre’de bir konuşma yapan Serdar Bilgili, Beşiktaş’ın vizyonunun genişlediğini ifade etti.
Kongreye katılmayan onursal başkan Süleyman Seba’nın mesajı üyeler tarafından alkışlandı.
Mali kongredeki eleştiriler üzerine kulüp üyeliğinden istifa etmek isteyen Nevzat Demir, salona gelerek oyunu kullandı.

Başkan;Serdar Bilgili.
Yönetim Kurulu Üyeleri; Hüsnü Güreli, Yıldırım Demirören, Haşmet Kürüm, Fikret Ercan, Muzaffer Nasıroğlu, Fikret Orman, Cengiz Kaptanoğlu, Kıvanç Oktay, İbrahim Altınsay, Levent Erdoğan, İsmail Ünal, Behçet Ümitlen, Ahmet Kavalcı, Mete Düren, Hüseyin Mican, Deniz Atalay, Cem Bilge, Emin Önal.

‘İnönünün kalbi kapalıda atar’

Hiç kuşku yokki, taraftar takımın can damarı… Taraftarsız bir maç seyretmek, sahanın üzerine ölü toprağı atmakla eşdeğer neredese… Futbolcuyu ateşleyen, sporcuları çoşturan taraftarı kim yönlendiriyor peki? Hep bir ağızdan sloganları 90 dakika boyunca nasıl söylüyorlar? Gol atınca nasıl hep birlikte çoşuyor, gol yiyince saha nasıl bir anda sessizliğe bürünüyor? Bunları öğrenmek için Karakartalların amigoları ve Beşiktaş sevdalısı gençlerle konuştuk… Amigo Alen bu dünyanın kapılarını ilk kez Beşiktaş Gazetesine açtı…
İşte ortaya çıkan röportajın ilk bölümü…
İkinci bölümü ise Mayıs sayımızda…
Amigoluğa
nasıl başladınız?
Tabii ki her Beşiktaşlı gibi maça giderek başladık. 78- 79 döneminden beri İstanbul’da, Beşiktaş’ın hiçbir maçını kaçırmadım. 90-91 sezonundan sonra amigoluğa başladım. Amigoluk bayrak devir teslim töreni gibi babadan oğula kalmış bir miras gibidir. Bizim tribünlerde daha önce amigo Şeref vardı. Ondan sonra bayrak bizlere kaldı. Tribünün kendi kendine gösterdiği yolda ben Amigo Alen olarak kaldım.
Sadece 1903 Beşiktaş Derneği’ne üye olanlar mı amigo olabiliyor?
Hayır, Beşiktaş Türkiye’ye mal olmuş bir takım. Bizde o camianın askerleriyiz. Bunu görev haline getirip de yükümlülüklerini yerine getiren bir zümreyiz. Ama devamlı hayatımız Beşiktaş olduğu için dernekler oluşturuyoruz, birimler oluşturuyoruz, genç kardeşlerimizi kahve köşelerinden, sokak köşelerinden alıp maçlara adapte ediyoruz. Türkiye genelinden gelen Beşiktaş’ın hiçbir maçını kaçırmayan insanlar da var.
Maç sırasında stat nasıl yönlendirilir?
Her stadın kapalısı vardır ama Beşiktaş İnönü Stadı’nın kapalısının ayrı bir yeri vardır. Maçkolikler bunu çok iyi bilirler. Ve bu kapalının ortası stadın kalbi ve beynidir. Tezahüratlar buradan stada dalga dalga yayılır ve herkes de bu olayı kanıksar. Buraya tepki gösteren insanların mutlaka maddi çıkarları vardır. Beşiktaş tribünleri 15 senedir karşı karşıya kaldığı bütün rakiplerini tribün gücüyle ezmiştir. 90 dakika hiç susmadan bağırıyoruz. Tribündeki vatandaş sahadaki futbolcudan daha kondüsyonludur, böyle de bir iddiamız var.
Stat ortamından bahseder misiniz?
Zaman değişti. tribün gücü yarı yarıya düştü. Bunun nedeni UEFA’nın verdiği talimatla Türkiye’nin de buna ayak uydurması ve maddi olanaksızlıklardan dolayı da koltuk sayılarının statlarda düşürülmesi. 45 bin 46 bin kişi varken bu sayı şu anda full bir İnönü stadı 24 bini geçemiyor. Bu otomatikman insan gücünü azaltır. Bunun paralelinde de tribünden sarfedilen enerji yarı yarıya inmiş olur. İkincisi Beşiktaş taraftarı Türkiye genelinde üzerindeki pozitif enerjiyi en çok ve en şiddetli bir şekilde yayabilen taraftardır. Beşiktaş futbolcusu veya rakip oyuncu gördüğünü hemen sahaya yansıtır. Bizim tribünde Beşiktaşlı çok insan var ister istemez enerjilerini maçlara saklıyorlar.
Sloganları önceden mi hazırlıyorsunuz?
Evet hemen hemen hepsi önceden tertiplenir. Özellikle pankartlar hazırlanır. Bu tip çalışmalar yapılır. Bizim rahmetli bir Hacı Babamız vardı. Onun iki kelimeden oluşan ve her şeyi anlatan bir sloganı vardı: “Hayatta Beşiktaş”
Örnek verebileceğiniz sloganlar var mı?
Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin. Daha ilginç olanları da yazamazsınız. Tribünlerde tribün edebiyatı denen bir şey vardır. Bilenlerle bilmeyenleri ayırd ettiğimiz zaman zaten insanın hayat felsefesi ortaya çıkar. Biz Akdeniz ülkesi olarak sıcak kanlı insanlarız. Bu tribünlerde daha bir gözle görülür hale geliyor. Biz Beşiktaş taraftarı olarak her zaman esprili, içinde hiciv olan tezahüratları yaparız. Her şey bizden çıkıyor. Bugün bize arabacılar diye tezahürat eden bir taraftara arabanın tanesi üç milyon diye cevap verecek bir taraftarız. Bu yüzden bizde çok slogan var ama yazmanız uygun değil.
Devamı Mayıs sayımızda

İKİNCİ SAYFA

Yüz yıla bir kala…

Önümüzdeki yıl yüzüncü yılını kutlayacak olan Beşiktaş Jimnastik Kulübü kutlamalar için çalışmalara hızla devam ediyor. Kutlama komitesinde yer alan, aynı zamanda Kabataşlı Beşiktaşlılar Derneği’nin başkanı olan Talip Çolak, Beşiktaş’ın yüzüncü yılını hatırlatacak kalıcı çalışmaları olduğunu söyledi. Seçim arifesinde fazla bir etkinlik yapamadıklarını, seçimi atlandığı bu dönemlerde çalışmalarının daha hızlanacağını belirten Çolak’ın Beşiktaş’ın camia olma yolundaki eğitim ayağının tamamlanması konusunda da projeleri bulunuyor.
Yüzüncü yıl kutlamaları bünyesindeki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
Önümüzdeki yıl yüzüncü yılını kutlayan Beşiktaş için çok kalıcı projelerimiz var. Öncelikle Beşiktaş’a yakışan bir marş hazırlanacak. Türkiye’de hiçbir futbol takımının gerçek nitelikte, ciddiyette bir marşı yoktur. Türkiye’de marş besteleyen üç kişi var. Biz bu insanları tespit ettik. Bir söz yarışması açtık. Metin yazarı insanlarla da işbirliğiyle, bu sözler, içinde Yılmaz Erdoğan, Atilla İlhan gibi isimlerin de yer aldığı bir heyet tarafından seçilecek.
Ümraniye’de yapmayı düşündüğümüz Yüzüncü Yıl Ormanı projemiz var. Hem Orman Bölge Müdürlüğü’nden hem de Orman Genel Müdürlüğü’nden çalışmaları başlattım.
İhtiyacı olan, eski sporcular için huzurevi düşünüyoruz. Bunun alt yapısını oluşturarak, 2003 yılında en azından temelini atmayı düşünüyoruz. Bu konuda federasyonun oluşturduğu bir fon var, o da bu projeye aktarılacak. Bu huzurevi projesini ilk biz dile getirdik. Şimdi bir çok kişi veya kişiler tarafından dile getiriliyor.
Bir de yine yüzüncü yıl çalışmaları arasında yer alan hatıra para basma projemiz var. Bunun için logo çalışmalarımız devam ediyor.
Akaretler Caddesi’nde Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım ve kız kardeşinin kaldığı bir ev bulunmaktadır. Bu evi mutlaka Beşiktaş bünyesine alarak Yüzüncü Yıl Atatürk Müzesi haline getirmek istiyoruz. Bütün kulüpler Atatürk’e sahip çıkmak ister ama Atatürk önce Beşiktaşlıdır. Burada 4 buçuk yıl yaşamış.
Biraz da başkanı olduğunuz Kabataşlı Beşiktaşlılar Derneği’nden bahseder misiniz?
Derneğimiz 1993 yılında kuruldu. Kabataş Lisesi’nde okumuş olan ve şu anda Beşiktaş Kongre üyesi olan kişilerden oluşuyor derneğimiz. Bizim hesaplarımıza göre Kabataş’ta okuyan ve Beşiktaş Kongre üyesi olan yaklaşık bin kişi bulunuyor. Şu anda derneğimize üye sayısı 140. Biz bir anlamda Beşiktaş’ın variscisi konumundayız. Olur da, Beşiktaş Jimnastik Kulübünün lav edilmesi söz konusu olursa bütün mal varlığı Kabataş Erkek Lisesi’ne kalıyor. Orada okuyan insanlar Beşiktaş’ı benimsemişlerdir. 1920’li yılların sonunda lisenin Voleybol erkek takımı Beşiktaş adına müsabakalara katılıyor. Beş yıl arka arkaya şampiyon oluyor. Bizim istediğimiz Kabataş ile Beşiktaş’ı entegre etmek. Beşiktaş’ın spor alanında bir vizyonu var. Ama maalesef eğitim alanı yok. Beşiktaş’ın bir camia şeklinde varolması için, spor aktiviteleri, eğitim, sosyal aktiviteler gibi bir çok alanda faal olması gerekiyor. Bu diğer kulüplerde de yok sadece Galatasaray’da var. Onun için Galatasaray çok rahatlıkla ‘camia’yım’ diyebiliyor. Bizde Beşiktaş’ın camia olma yolundaki eğitim ayağını Kabataş Lisesi ile tamamlayalım.
Dernek olarak projeleriniz nedir?
Maslak’ta da 55 dönümlük bir arazimiz var. Önümüzdeki Eylül ayında 8 yıllık temel eğitime başlanacak. Eğer Beşiktaş ile Kabataş Lisesi entegre olursa bu alana neden bir BJK Kabataş İlköğretim Okulu adı altında bir okul açılmasın. Yaklaşık 1800- 2000 öğrenci yukarıda okuyacak ve 1000 öğrencide aşağıda okuyacak ve bu öğrenciler Beşiktaş’ın alt yapısını oluşturmuş olacaklar. Hem taraftar hem de sporcunun eğitimi açısından. Beşiktaş’ın Yönetim Kurulu’ndaki insanlara bunu anlattığımız zaman hepsi keşke böyle bir şey olabilse diyor ama olayı neticelendiremiyoruz. Maslaktaki arazinin tüm haklarını Kabataş Eğitim Vakfına alınması için çalışıyoruz eğer bunun maddi kısmını da Beşiktaş üstlenirse o zaman haliyle BJK Kabataş okulu oluşabilir.
Beşiktaş Tesisleri’nin yapıldığı, Ümraniye’de yer alan arsanın, bulunması ve alınması sürecini tamamen derneğimizin eseridir. Yine Fulya’nın alınmasında bizim çok büyük etkimiz olmuştur. Aynı doğrultuda hem Beşiktaş tarafında hem de Kadıköy’de Moda Burnu’nda Fenerbahçe Burnu’nda başka yerlerin de peşindeyiz. Mutlaka Anadolu yakasında bir sosyal tesisin peşindeyim. Beşiktaş yakasında da bir yer var.
Yönetimle ilişkileriniz ve yönetim anlayışınız nasıldır?
Kabataşlı Beşiktaşlı olarak bizim bilincimiz Beşiktaş’a yardımımız dokunsun da bu ne olursa olsundur. Bu faydanın bu yönetimde ya da başka bir yönetimde olması da bizim için önemli değildir. Kabataşlı Beşiktaşlılar Derneği olarak Beşiktaş Jimnastik Kulübünün bir parçasıyız. Bu yüzden seçim döneminde bile bir taraf değildik. Dernek kurulduğundan bu yana ve daha sonra da tüm yönetimlerle ilişkilerimiz sıcaktı. Kesinlikle aramızda tartışma olmuyor. Takım başarılı olursa her şey takıma endeksli olduğu için her şey iyi oluyor. Bir arkadaşımız ‘İlk defa Serdar Bilgili döneminde kulübümüz ilk defa dördüncü oldu’ demiştir. Kulüp dördüncü olmamıştır. Beşiktaş Kulübü 20 civarında değişik spor dallarıyla ilgileniyor. Bunları yok sayıp Beşiktaş Kulübünü sadece futbol takımından oluştuğunu var sayamayız. Beşiktaş’ın yönetimine kim gelirse gelsin çalışmalarını bu yönde yapması gerekir. Beşiktaş futbol takımı, Beşiktaş’ın camia olması için olmazsa olmaz bir araçtır, kesinlikle amaç değildir.

‘Futbol para değil’

Futbolu bırakan ama ondan hiçbir zaman kopamayan Beşiktaş’ın ünlü futbolcusu Necdet Ergün… Artık Genç Milli Takım’ın antrenörlüğünü yapıyor. Beşiktaş’ın şampiyon olmak için yeterli güce sahip olduğunu ama yine de olması gereken çizgiyi yakalayamadığını belirten Necdet, Tümer’i Beşiktaş’ın yıldız oyuncusu olarak görüyor.
Sahalardaki Necdet’ten bahseder misiniz?
Sahadaki Necdet hırslı, agresif, her şeye karışmayan ama kendi işini yapan bir futbolcudur. 10- 12 sene birinci ligde oynadım. İki sene Trabzonspor’da oynadım ve bir şampiyonluk yaşadım. Beşiktaş’ta 8 sene oynadım, Cumhurbaşkanlığı ve Türkiye Kupaları olmak üzere iki şampiyonluk da burada yaşadım.
O zamanlardan bu zamana futboldaki gelişmeler ne yönde oldu?
Ben futbolu bıraktıktan sonra futbolda ekonomik anlamda değişiklikler oldu. Bizim oynadığımız yıllardaki paranın çok az olduğunu söyleyebilirim. Amatör ruh daha fazlaydı. Şimdi bütün futbolcu arkadaşlarım paraya yönelmişler. Tesislerin iyileşmesi, koşulların iyileşmesi bununla birlikte Galatasaray ve Milli Takımın üst seviyelere çıkması futbolda belirgin olarak gözlemlenebilen gelişmeler.
Bir futbolcunun hayatındaki en önemli şeyler nelerdir?
Futbolcu yaptığı işi iyi bilecek, profesyonellik anlamda böyle olması gerekir. İşi budur zaten başka bir işi yoktur. Antrenmanlarını düzgün yapıp, kendi arkadaşları ile de uyum içerisindeyse orada başka faktörler vardır: antrenör, teknik direktör, malzemeci,masör, doktor, seyirci, yönetici bütün bunların uyum içerisinde olması gerekir. Ama öncelikle iyi futbol iyi futbolcularla oynanır. Ben buna inanıyorum. Ben futbol hayatım boyunca futbolun gerektirdiklerini yaptım. İdmansa idman, istirahatsa istirahat. Maçlara olan konsantre, seyirciyle iyi diyalog kurmak, yöneticilerle saygı çerçevesi içinde bulunmak. Bunları yaparak uzun seneler oynadım.
İlginç günler de yaşamışsınızdır, unutamadığınız bir anınız var mı?
Hatırda kalan çok fazla an var tabii ki. 81’de şampiyon olduğumuzda Eskişehir ile son maçı oynuyorduk. Bize bir puan yetiyordu, Eskişehir’e yetmiyordu. Hakemin kafasına taş atıldı, hakem dövüldü. Oynanacaktı. Maç yarıda kaldı. Son maçtı, çok garip duygular içerisindeydik. Bir futbol sahasının içinde olmayacak işler yaşamıştık.
Sahalarda yaşanan arbedeler hakkındaki düşünceleriniz neler?
Kavgalar, dövüşler devam ediyor. Taraftarlar, kendi kulüplerine gerçek anlamda sahip çıkıyorlarsa, benim için gerçek taraftardırlar. Terör örgütleri gibi bıçaklarla, silahlarla maça gitmenin bir anlamı yok, hiç kimseye de fayda getirmez.
Hakem futbolcu arasındaki ilişkiler hakkında neler düşünüyorsunuz?
Ufak tefek sürtüşmeler oluyor ama hakemlere de fazla yüklenmenin bir anlamı yok. Onlar da etten kemikten yapılmış insanlar. Basındaki yazarların, çizerlerin, köşe yazarlarının hepsi hakemi hem yargılıyorlar hem idam ediyorlar. Öğretici biçimde yapılan eleştiriler kabul, ama kimi zaman bu eleştiriler yıkıcı olursa zarar veriyor ve bir şeyleri kaybettiriyor.
Spor yazarlığına nasıl bakıyorsunuz?
Futbolu bıraktıktan sonra iki sene Günaydın Gazetesi’nde spor yazarlığı yaptım. Ama pek ilgi alanıma girmedi. Zamanında futbol oynamış bir insan orada sivri bir yazı yazmadığı zaman kimse okumuyor, sivri yazınca da birilerinin kalbini kırıyorsunuz. Bu da benim tarzım değil.
Beşiktaş Futbol Takımı hakkındaki değerlendirmeleriniz nelerdir?
Savaşan bir takım, Beşiktaş. Daum’un dünya genelindeki antrenörler sıralamasında ilk beşe girdiğini herkes söylüyor, ben de kabul ediyorum. Ufak tefek hatalar oluyor ama oyuncuların kalitesi de çok önemli. Şampiyon olmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Güçleri bu kadar, şampiyon olabilecek güçleri de var. Ama çok kaliteli bir oyuncu topluluğu yok.
Yıldız bir futbolcunun takımı sürüklemesi mümkün olur mu?
Takımın kalitesi yüksekse, içlerinden bir yıldız yeter. Takımın kalitesi yeterli değilse, iki ya da üç yıldız gerekli bana göre. Belli seviyenin üzerine çıkarak belli bir çizgiyi yakalamış takıma bir tane yıldız yeter. Mesela Galatasaray’ın kalitesi çok yüksekti, dört sene götürdü içlerinden Hagi yıldız olarak çıktı. Beşiktaş böyle bir seviyeyi yakalayamadı. Yakalarsa bir yıldız oyuncu yeter. Bunu da şu andaki takımda Tümer yapar. Çok kaliteli bir oyuncu.
Üç büyüklerden diğer iki takım hakkındaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Fenerbahçe’nin kulüp bünyesinde farklı bir yapı var. Orada çok yıldız var. General çok, asker yok. Yaş ortalaması 29- 30, Beşiktaş’ın yaş ortalaması 25- 26. Yaş fizik kondisyonu açısından çok önemlidir. Galatasaray bir kabuk değiştirdi. 9- 10 futbolcusu yurt dışına gitti. Onları kutlamak gerekir. Çünkü yeni bir oluşum içerisindeler. Yeni bir antrenör, yepyeni bir takım, birinci ligde liderler, Şampiyonlar Ligi’nde varlar. Her tarafta liderler ama hala çatlak sesler çıkıyor ben de bir anlam veremiyorum bunlara.

Süper gençler

Deplasmanlı Süper Gençler Ligi’nde Beşiktaş A grubunda şampiyonluğunu ilan etti. Bu ay içinde Türkiye Birinciliği için mücadele edecek olan Süper Gençlerimiz’de hedef Türkiye Şampiyonluğu. 1983 ve 85 doğumlu gençlerin mücadele ettiği Deplasmanlı Süper Gençler Ligi’nde final İstanbul’da oynanacak.

Stadlar riskli mi?

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara, geçtiğimiz ay içinde bir açıklama yaparak İstanbul’daki spor tesislerinin deprem yönünden en riskli bölgelerde toplandığını söyledi. Işıkara, Marmara Denizi’nde meydana gelebilecek olan 7.5 şiddetindeki bir depremin, Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadında 7.5-8, Ali Sami Yen stadında 7-7.5, BJK İnönü stadında ise 6.5-7 şiddetinde hissedileceğini söyledi. Işıkara, yeni yapılan Atatürk Olimpiyat Stadı’nda ise bulunduğu bölge itibariyle şiddetin 9-9.5 dolayında olacağını söyledi. Işıkara, maç sırasında deprem olabileceğini belirterek “bu binalar, hastaneler, viyadükler ve kamu binaları kadar önemli. Ayakta maç izleme kaldırılmalı. Tel örgüler sökülmeli, çıkış kapıları genişletilmeli” şeklinde konuştu. Işıkara, olası bir depremde kaybı en aza indirebilmek için tedbirlerin acilen alınması gerektiğini de sözlerine ekledi.

Olimpiyatlardaki sanat elçimiz!

Yunanistan’ın başkenti Atina’da 2004 yılında yapılacak olan Olimpiyat Oyunları için Balkan ülkelerinden sanat elçileri seçilmeye devam ediliyor. Türkiye’den de fantezi müziğin ünlü ismi Özcan Deniz, Atina’daki olimpiyatlara sanat elçimiz olarak davet edildi!..

Basketbolun yüz akı

10 yıllık döneminde birçok başarıya imza atan Turgay Demirel, “2001 ve 2005’teki Avrupa Şampiyonaları’ndan sonra 2007 yılındaki Avrupa Ümitler ve 2010 yılında yapılacak olan Dünya Büyük Erkekler Şampiyonası’nı almak istiyoruz. Geleceğin takımını kurmak için şimdiden düğmeye bastık” dedi. Demirel ilk defa katılacağımız dünya şampiyonası için de şunları söyledi. “Biz bu turnuvada 4-5 bin Türk’ü bir araya getirmeye çalışıyoruz. Turnuva boyunca çeşitli etkinlikler yaparak ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek istiyoruz. Ülkemizdeki Avrupa Şampiyonası gibi bir büyük organizasyonu daha yapacağız. Bu da dünya şampiyonası olacak” dedi. 31 Temmuz-5 Ağustos tarihlerindeki İstanbul’daki turnuvaya Kanada, Arjantin, Brezilya, Çin, Yugoslavya, Lübnan ve Angola katılacak.

Ulusoy coştu

Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, şike çetesi iddiaları nedeniyle sıkıntılı günler geçiren hakemlere bir yemek verdi ve onlara sahip çıktığının mesajını verdi. Ulusoy, yemekte “Türk futbolunu yerin dibinden aldım, göklere çıkardım.” dedi. 4.5 yllık görev süresi boyunca her zaman hakemlerin arkasında olduğunu savunan Ulusoy, “herhangi bir müsabaka sonucundan şüphe duyan derhal bize gelsin. Doğru yoldan sapan hiç kimse cezasız kalmaz” şeklinde konuştu.

Finallerde su yok!..

FİFA Dünya Kupası maçlarında su molası için izin vermedi. Japonya ve Güney Kore’de düzenlenecek dünya kupasında futbolculara su molası ihtiyacı taşıyacak kural değişikliğinin yapılmasına gerek görülmediğini açıklarken, ev sahibi ülkelerde ısının 20-25 derece arasında olması bu karara tepkileri artırdı. Öte yandan 30 Nisan’a kadar 35 kişilik liste verilmesi zorunluluğu kaldırıldı. Bunun yerine takımların 23 kişilik kesin listelerini 21 Mayıs’a kadar bildirmeleri istendi.

Milletvekilleri silah bırakacak

Devlet Bakanı Fikret Ünlü, milletvekillerinin maçlara korumalarıyla gelmemelerini istedi. Ünlü, tribünlerin bir an önce düzeltilmesi gerektiğini belirterek “milletvekillerinden de maçlara girerken silah bulundurmamalarını rica ediyorum” dedi.

ÜÇÜNCÜ SAYFA

Yusuf’u unutmadık

Bu yıl ikincisi düzenlenen Yusuf Tunaoğlu Futbol Turnuvası, geçen ay Süleyman Seba Kapalı Spor Salonu’nda gerçekleştirildi.
22 Temmuz 2000 tarihinde vefat eden, Beşiktaş’ın efsane futbolcusu Yusuf Tunaoğlu anısına oynanan turnuva, Beşiktaşlı Sporcular Sosyal Dayanışma Derneği tarafından düzenlendi. Turnuvaya, Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzonspor, Sarıyerspor, Yıldızspor takımları katıldı. Finale kalan Trabzonspor ve Beşiktaş final maçını 3-3’lük skorla berabere bitirdi. Normal süredeki uzatmalarda altın gol yakalanamadı. Penaltı atışlarına geçildiğinde, Beşiktaş penaltıyı kaçırarak turnuva ikincisi oldu, Trabzonspor turnuva birincisi olarak kupayı aldı. Turnuvaya ilginin geçen seneye yakın olduğu gözlendi.
Serdar Bilgili, Yıldırım Demirören, Sinan Engin turnuvayı izlemeye gelen isimler arasındaydı. Beşiktaş Takımı’nda Barbaros Yardım sakatlığı nedeniyle oynayamazken, Necdet Ergün turnuvada gol kralı oldu.
Beşiktaş takımı şu isimlerden oluştu: Kaleciler Cengiz Birgen-Erdinç Erol, Fikret Demirel, Haluk Duranoğlu, Hüsamettin Balcı
İsmail Taviş, Kahraman Kartaloğlu, Mehmet Ekşi, Metin Tekin, Necdet Ergün, Ömer Gülen.

‘Siyah-beyazlı kulüple özdeşleştim’

Otuz iki yıldır basın emekçiliği yapan ve şu anda CNN Türk’ün Spor Servisi Müdür Yardımcılığı görevinde bulunan Faik Gürses, ‘Yıllardır gittiğim ve çalıştığım her yerde Beşiktaş’la olduğum için artık siyah beyazlı kulüple özdeşleşmiş gibiyim’ diyor.
CNN Türk Spor Servisi olarak yayın politikanızı öğrenebilir miyim?
Haberleri objektif ve yalın bir şekilde vermeye özen gösteriyoruz. Aynı zamanda CNN International formatına bağlı olduğumuz için belli kuralların dışına çıkamıyoruz. Bir haberde görülmesi gereken hangi unsurlar varsa onları yerine getiriyoruz. Programlara katılan konuklara ne sorulacağı bile editörlerin büyük denetiminden geçiyor. Mümkün olduğu kadar konuğun özeline girmeden ve kavga fırsatı vermeden yalın sorularla program yapmaya özen gösteriyoruz. Spor Servisi’nin yapmış olduğu bütün programlar el emeği ve göz nurudur.
Kulüplerin seçim dönemlerinde spor basını nasıl bir tutum izlemeli?
Çok tarafsız olmalı. Biz bir Fenerbahçe kongresi geçirdik. Tek başkan adayı vardı. 2000 yılında üç seçim birden denk geldi. Özellikle Fenerbahçe’de iki adaylı bir seçim vardı. Galatasaray’da böyle bir seçim hareketliliği yaşandı. Beşiktaş’ta da aksine dört tane başkan adayı çıktı. Biz hiç kimseye ne bir dakika fazla ne bir dakika eksik yayın verdik. Bütün herkes zamanı geldiğinde yapılan röportajlarında da, proje tanıtımlarında da aynı süreyi aldılar. En titiz davrandığımız konu da bu süre konusu oldu.
Futbolu bırakmış sporcuların spor yorumları yapmasına nasıl bakıyorsunuz?
Onlara futbolu bırakmış spor yorumcusu değil de futbol eleştirmeni dememiz gerekir. Onlar bizim gibi 12- 13 saatini görsel ve yazılı basında geçiren insanlar değil. Onlar sadece hafta sonları verilen maçların kritiğini yapan kişiler. İçlerinden çok azı futbolu bıraktıktan sonra bu mesleği birinci sınıf spor yazarları olarak seçmiş insanlardır. Turgay Şeren, Coşkun Özarı, Sanlı Sarıalioğlu, Vedat Okyar teknik direktörlük yaşantılarını bir kenara ittikten sonra spor yazarlığı yapmaya başlayan ve zamanlarını gazetelerde ve televizyonlarda geçiren isimlerdir. Bunlara bir lafımız yok ama beş dakikada futbol eleştirmeni sonra yeniden teknik adam sonra tekrar futbol eleştirmeni olanlara da bizim bakış açımız pek iyi olmuyor. Kötü de olmuyor, ama bu kadar işsizliğin doruğa çıktığı dönemlerde onların havadan gelip bizim yerlerimizi işgal etmesi insanın onuruna dokunan başka bir eleştiri konusu oluyor.
Sivri eleştiri yapan yorumcuların daha çok izleyici bulduğu doğru mu sizce?
Bu insan karakterine bağlı. Eğer siz yaptığınız görevde fazla tanınmak istiyorsanız bu sivri dilinizi, sivri mimiğinizi, gerek görsel gerek yazılı basında yaparak seyircinin, okuyucunun antipatisini kazanabiliyorsunuz. Ama bunu yapan arkadaşlarımız var. Yıllardır Babıali’de çalışıp sade dillerini değiştiren spor yazarları gördüm. Olmayan bir şeyi olmuş gibi gösterip, seyircinin tepkisini çekmek uğruna sadece sivri dilli olup kendine reklam yapıp tanınmak için bu şekilde hareket eden arkadaşlarımız var.
Kendinizden bahseder misiniz?
1970 yılında bu mesleğe başladım. Türk Haberler Ajansı’nda başladım 9 sene orada çalıştım. Orada çalışırken basın müessesesinde bir spor yazarının öğrenmesi gereken her şeyi öğrenmeye çalıştım. Santral dahil her kademede bir saatim geçmiştir. Türk Haberler Ajansı’ndan ayrıldıktan sonra kısa bir süre Ayrıntılı Haber’de çalıştım. Sonra sırasıyla Akdeniz Haber Ajansı, Tercüman Gazetesi, Güneş Gazetesi, Hürriyet Gazetesi’nde çalıştım. Hürriyet’te emekli oldum. Emekli olduktan sonra Fanatik, Posta ve Radikal’de çalıştım ve Star’a geçtim. Star’dan sonrada buraya geçtim. Basın camiasında epey gezdim ama bu gezişler hep kendi isteğimle oldu. Hiçbir iş yerinden patronumun talimatı ile ayrılmadım.
Bu geçişler sırasında Beşiktaş’ın nasıl bir yeri var?
Her zaman vardı, Beşiktaş. Bana hep takılırlar eskiden Fenerbahçeliydin sonradan Beşiktaşlı oldun diye. Zamanında Fenerbahçe muhabirliği yapıyordum. Beni o yıllardan tanıyanlar sonradan Beşiktaş muhabirliği ve yazarlığı yaptığım dönem içinde karşılaştıkları zaman bu söylemde bulundular. Fenerbahçe’ye yakınlık duyuyordum ama Fenerbahçeli değildim. Ama Beşiktaşlıyım. Gittiğim ve çalıştığım her yerde Beşiktaş’la olduğum için artık siyah beyazlı kulüple özdeşleşmiş gibiyim ama kafamdan asla çıkartamadığım ve yeni nesilden arkadaşlara da öğüt vereceğim bir konu var: Faal mesleğinizi sürdürdüğünüz takdirde sakın olaki hiçbir kulüp üyesi olmayın. Ben hala bir kulüp üyesi değilim. Ne zaman eski adıyla Babıali yeni adıyla Güneşli’de bu defteri kapatırsam o zaman Beşiktaş Kongre üyesi olabilirim. Ama eleştirdiğim bir kulübün üyesi de olmak istemem, açıkçası.
Beşiktaş futbol takımı hakkında söyleyecekleriniz?
Beşiktaş, son şampiyonluğunu Christoph Daum ile aldı. O yıldan sonra bir teknik direktör enflasyonuna girdi. Altı buçuk yıl, Gordon Milne ile çok iyi bir kadroyla çalışan Beşiktaş, Gordon’un ayrılıp gitmesi, göreve Daum’un gelmesinden sonra yaşadığı son şampiyonluktan bu yana bir çok teknik direktör değiştirdi. Bu geçiş dönemindeki o çalkantılar Beşiktaş’ın istikrara çıkan adını maalesef 1970’lerdeki o istikrarsız döneme kadar götürdü. Sorumsuzca alınan futbolcular ve bu paralar harcandıktan sonra, biz çok iyi takım kurduk, biz şampiyon oluyoruz gibi sezon başında verilen tutarsız demeçlerle Beşiktaş maalesef esas kimliğinden uzaklaştı. Oysa Beşiktaş kolej takımı olarak biliniyordu, istikrar abidesi olarak tanımlanıyordu. Bu bakımdan, geçen bu 6 buçuk 7 yıl Beşiktaş’ın geriye gidişinin açık bir ifadesi oldu. Eğer Beşiktaş özellikle futbol takımından bir sportif başarı bekliyorsa, içinde bulunduğu yönetim ya da bundan sonra gelecek olan yönetim şunu söylemeli: ‘Eğer bir sabır varsa ortada bekleyerek bu şampiyonluğa kavuştunuz o bakımdan yeni gelecek bir şampiyonluk serüveni içerisinde de bu sabrın çok önemli bir yeri vardır, o bakımdan beklemek ve sabretmek birinci ilkeniz olmalı’ demesi lazımken her gün ‘Beşiktaş şampiyon oluyor’ şeklinde demeçler veriliyor. Eğer demeçlerle şampiyon olunsaydı, her yıl şampiyonluk yaşanırdı. O bakımdan yönetici kısmının, başkanlık koltuğunda oturan kimsenin ağzından çıkacak cümlelerin çok önemli olduğuna inanıyorum.

Ümraniye’de şölen

Beşiktaş Kulübü Ümraniye Tesisleri’nde ağaç dikme şöleni düzenledi.
Törene bakan ve vali de katıldı
Törene Beşiktaş yöneticilerinin yanısıra devlet bakanı Fikret Ünlü, İstanbul Valisi Erol Çakır, Gençlik ve Spor İl Müdürü Vedat Bayram, İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Özdemir de katıldı. Ağaç dikme şöleninde yapılan konuşmalarda Ümraniye Tesisleri’nin yapımında büyük emeği geçen Nevzat Demir’in tesislere adının verileceği söylendi. Demir, bu jest karşısında duygulandığını belirterek bir teşekkür konuşması yaptı.

GOLDAŞ Beşiktaş elele

Beşiktaş Kulübü, logolu ürünlerini pazarlamak amacıyla, Türk kuyumculuk sektörünün önde kuruluşlarından Goldaş ile sözleşme imzaladı. Beşiktaş yöneticileri ile Goldaş Kuyumculuk A.Ş. Genel Müdürü Sedat Yalınkaya’nın katıldığı törenle sözleşme yaptı. Goldaş, Beşiktaş Kulübü’ne ait renk ve simgeler, rozet, küpe, kolye, yüzük, bilezik, kol düğmesi, ahahtarlık, masa seti, puro makası, puroluk, puro delici, kül tablası, tespih ve kartvizitlik gibi her türlü takı ve aksesuarı pazarlayacak.

Şampiyona yakışmadı

Dünya Vücut Geliştirme Şampiyonu Ertuğrul Gülcan’ın Almanya’da kadın satıcılığından hapis cezası aldığı ortaya çıktı. Suçu olmadığı halde haksız yere iki yıl hapis yattığını savunan Gülcan, Türkiye’de yeni bir yaşama başlamayı ve yeniden milli takıma dönerek şampiyonluklar kazanmayı hedeflediğini söyledi.

Milliler reklam yıldızı oldu

Pepsi, Milli Futbol Takımı’yla birlikte Kore’ye gidiyor. 1996 yılından bu yana Türk Milli Futbol Takımı’nın sponsoru olan Pepsi, Kore’de de futbolculardan desteğini eksik etmeyecek. Geçtiğimiz ay içinde milli takım sporcuları ve teknik kadronun katıldığı fotoğraf çekimleri son derece neşeli bir ortamda gerçekleşti. Milli takım futbolcularının morallerinin yerinde olduğunu gören vatandaşlar ise, reklam filmindeki başarının sahaya da yansımasını beklediklerini bildirdiler.

Pepsi futbolculara sponsor oldu

1996 yılından bu yana Milli Takım’a sponsor olan Pepsi, son olarak sporculara da sponsor oldu. Kore’ye gitmeye hak kazanan Milli Takım’ın bel kemiğini oluşturan sporculara sponsor olan Pepsi, ayrıca Milli Takım’ın teknik kadrosuna da sponsor olarak destek verdi.

Yeşil sahalardan cezaevine

Şike çetesi iddiasına ilişkin soruşturma sürüyor. 28 Şubat Perşembe Kadıköy Nöbetçi 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nce tutuklanarak cezaevine konan hakem Sadık İlhan’ın tutukluluğuna bir üst mahkeme olan Kadıköy Ağır ceza Mahkemesi’ne yapılan itiraz reddedildi. İlhan’ın avukatı Celal Nuri Demirtürk, “Sadık İlhan 1-1.5 ay cezaevinde yatacak” dedi.

Minik kartallar Barcelona’da

BJK Koleji erkek ve kız futbol takımları “Foxkids Kupası Dünya Şampiyonası” için Barcelona’da idi. Şampiyonanın Türkiye’deki elemelerinde 16 takım arasında birinci olarak Türkiye’yi temsil etme hakkı kazanan yavru kartallar 28 Mart-2 Nisan tarihleri arasında yapılan şampiyonada ülkemizi temsil etti.

Pele bizi beğenmedi

Pele, dünya kupasına Çin’in Türkiye ve Kostarica’ya göre daha hazır olduğunu söyledi. Arjantin, İngiltere, Portekiz ve Fransa’yı favori gösteren Pele, Brezilya’nın da zorlanacağını ifade etti.

Aynı futbolcuya 5 kez sarı kart

Brezilya’da şaşkın hakem bir ilke imza attı. Paulo Araujo adlı futbolcuya maç sırasında 5 kez sarı kart gösteren Edmilson Timoteo adlı hakem, maç sonrası yazdığı raporda “futbolcuların hepsi birbirine benziyordu, farketmedim” diyerek özür diledi.

DÖRDÜNCÜ SAYFA

‘Yüreğimizle oynuyoruz’

Küçükken en büyük hayalinin Beşiktaş’ta forma giy-mek ve Türk Milli Takımı’n-da oynayarak, Almanya’yı yenmek olduğunu söyleyen Beşiktaş’ın kaptanı Tayfur, hayallerinin Beşiktaş’ta gerçekleştiğini söyledi.
Futbol yaşantınızdan ve futbolun içindeki
Tayfur’dan bahseder misiniz?
Almanya doğumluyum. Türkiye’de ilk Fenerbahçe’ye geldim. İki yıl orada oynadım sonra Kocaelispor’a geçtim ve iki yıl da Kocaeli’de oynadım. Beşiktaş’ta da beşinci senem bitmek üzere. Hedefimde futbolu Beşiktaş’ta bırakmak. Sahada hırslı, savaşçı ve kazanmayı isteyen bir yönüm var.
Futbola başlamadan önce aileniz nasıl bir tepki verdi?
Futbola dokuz yaşında başladım. Boş bir alanımız vardı. Okuldan sonra arkadaşlarla maç yapardık. Yine bir gün öyle maç yaparken, oturduğumuz yörenin antrenörleri bizi seyrediyormuş. Bana “Gelip bizde başlar mısın?” diye teklifte bulundular. Antrenmanlarına gittim, hoşuma da gitti. Ve böylece başlamış oldum. Sonrasında da en büyük desteği ailemden gördüm.
Futbolla
ilgilenmeseydiniz
ne ile uğraşmak
isterdiniz?
İyi bir eğitim almak isterdim. İyi bir eğitim alıp, ticaretle uğraşırdım sanıyorum.
Takımda bir kaptanın sahip olması gereken özellikler nelerdir?
Beşiktaş’ta ikinci kaptandım. Şifo Mehmet’in bırakmasından sonra iki senedir kaptanlık yapıyorum. Kaptanlık için önemli olan, takım içindeki huzur ortamını sağlayabilecek yetenekte olmaktır. Hoca ve yönetim arasında köprü gibiyiz ve bu işi Sinan Abi’yle birlikte başarıyla yaptığımıza inanıyorum.
Yeni gelen
arkadaşlarınızın
takıma uyum
sürecinden
bahseder misiniz?
Takıma çabuk ısındılar. Zaten sahada gösterdikleri performans da bunun en iyi örneği. İlhan olsun, Tümer olsun, Baya olsun, hepsi bize çok yararlı futbolcular. Bu sene bizim takımda çok iyi bir arkadaşlık ruhu doğdu. Herkes birbirini sayıyor. Beş senedir bu takımdayım ama bence bu sene futbolcular arasındaki ilişkilerin en iyi olduğu sene.
Şampiyonluk
konusundaki
düşünceleriniz neler?
Beşiktaş şampiyonluğun en büyük adaylarından biri durumunda. Beş puan kaybettik. Galatasaray’a mağlup olduk. Ben inanıyorum ki daha çok şeyler değişecek.
Beşiktaş olmasaydı hangi takımda
oynamak isterdiniz?
Almanya’da büyüdüğüm için tuttuğum iki takımdan biri Bayern Münih’ti. Diğeri de Beşiktaş’tı. Çocukların hep hayalleri vardır. Benim de hayalim bir gün Beşiktaş’ta ve Türk Milli Takımı’nda oynayabilmekti. Bunların ikisini de gerçekleştirdim. Bir hayalim daha vardı. O zamanlar Türk Milli Takımı Almanya’ya karşı hep mağlup oluyordu. Bu da bizde bir burukluk yapıyordu. Bende oradaki arkadaşlarıma “Bir gün milli takımda oynayınca sizi yeneceğiz” diyordum. Bu da bize nasip oldu. Burada yendik, orada berabere kaldık. O günlerde çok mutlu oldum.
Aile yaşantınız
nasıl bir çizgide?
Ben bekarken de çok fazla gezmeyi sevmezdim. Evcil bir insanım. Tabii arkadaşlarla çıkardım ama genelde evde vakit geçirmeyi severdim. Şimdi de aynı şekilde. 3 aylık bir kızım var ve kamplardan vakit buldukça onunla birlikte oluyorum.
Bekar bir futbolcu mu yoksa evli bir futbolcu mu daha başarılı olur?
İnsanın ailesi olduğu zaman, çocuğu olduğu zaman sorumluluğu daha çok artıyor. Bazı şeylerin bilincine varıyor. Bunu evlenmeden ve çocuk sahibi olmadan idrak edemiyor. Bana da söylerlerdi, o zaman anlarsın diye. Her futbolcunun doğru insanı bulunca da evlenmesi taraftarıyım. Ben de geç evlendim. Evlendiğim zaman 30 yaşındaydım. Daha erken evlenmelerini tavsiye ederim.
Sakatlanmalar ve
mağlubiyetlerden
sonra eşinizin tutumu nasıl oluyor?
Şimdiye kadar çok büyük bir sakatlık atlatmadım. Mağlubiyetlerden sonra ister istemez insanın morali bozuk oluyor. Bunu eve yansıtmamaya çalışıyorum. Ama O, beni iyi tanıdığı için neler hissettiğimi çok iyi biliyor. Fazla futboldan bahsetmiyoruz.
Maça çıkmadan önceki diyaloglarınızdan ve heyecanlarınızdan
bahseder misiniz?
Bir gün önceden maçı kafanızda kuruyorsunuz, hangi pozisyonlarla karşı karşıya gelebileceğinizi düşünüyorsunuz. Maça birkaç dakika kala tamamen konsantre oluyorsunuz ve fazla konuşamıyorsunuz. Maç hakkında konuşuyoruz ve tüm özel konular bitiyor. Nelere dikkat edilmeli, karşı takımdaki en etkili oyuncular kimler, konuşuyoruz.
Takımda birbiriyle
daha çok uyum
içinde olan kişiler
var mı?
Burada 25 kişiyiz. Herkes birbiriyle çok iyi anlaşamaz. Bazılarının karakteri birbirine daha çok uyar. Ama hepimiz Beşiktaş’ın başarısı için mücadele ediyoruz. Bunun bilincinde herkes. Yaş grupları da etkili oluyor tabii ki. Birbirine yaşça daha yakın olan insanlar daha iyi anlaşıyor.

‘Dokunmayın İlhan’ıma’

Beşiktaş Menejeri Sinan Engin, tüm sporseverlerin İlhan’a sahip çıkması gerektiğini söyledi. Yıldız futbolcuların, Avrupa’da da korunduğunu belirten menejer Sinan Engin, “kaldı ki İlhan iyi niyetli ve efendi bir futbolcu. Hırslı olmak ayrı, art niyetli olmak ayrı” dedi.
Beşiktaş’ın golcü futbolcusu İlhan Mansız, hırslı olduğunu kabul ederek “maç sırasında oyuna konsantre oluyorum. Zararım kendime” dedi. “Sportmenlik dışı bir hareketimi göremezsiniz” şeklinde konuşan İlhan, “gol atmak ve attırmaktan başka düşüncem yok” dedi.

Daum, filozof gibi!..

Beşiktaş’ın hocası Daum, siyah-beyazlı ekibi çalıştırmaktan büyük keyif aldığını söyleyerek, “benim için Beşiktaş bir gönül işi oldu” dedi. Futbolun sürprizler oyunu olduğuna dikkat çeken Daum, “Başarmak için yapılması gereken ödevler vardır. Bunlar bir sisin ardında saklandığında hatalar da gizlice ortaya çıkar.” şeklinde konuştu. Beşiktaş Teknik Direktörü Christopf Daum, futbolun daima sınırlarda oynanan bir oyun olduğunu da sözlerine ekledi. Daum, zirve yarışı konusunda da “bu yöndeki teoriler sadece hipotez olmaktan öteye gidemez. İddialar mevcut gerçekler ile uyum içinde olmalı. Bu arada sürprizler de unutulmamalı. Çünkü sürpriz futbolun tadını oluşturur” ifadelerini kullandı.

2. yıldız geldi

Futbol Federasyonu, Beşiktaş’ın şampiyonluk sayısını 1956-59 yılları arasında elde ettiği birincilikler dikkate alınarak 9’dan 11’e çıkarıldığını resmen açıkladı. Federasyondan Beşiktaş’ın şampiyonluklarıyla ilgili yapılan açıklamada “Profesyonel lig ve Türkiye Kupası’nın bulunmadığı yıllarda düzenlenen Federasyon Kupası Şampiyonası’nın birincilerine Türkiye’yi yurtdışında temsil etme hakkı verilmiştir. Bu durum sayı hesabı açısından dikkate alınmıştır.” denildi.
Cenk Koray anıldı
Öte yandan 2 yıldızlı forma ilk defa Cenk Koray’ı anma töreninde ortaya çıkartıldı ve bu konuda ilk mücadeleyi başlatan merhum Cenk Koray’ın kardeşine verildi. Cenk Koray, mezarı başında yöneticiler, sporcular ve Beşiktaşlı taraftarlar tarafından rahmetle anıldı.